Reklam Alanı (Gövde Üst Reklam) Bu alana reklam ver

Kimya Fabrikasında büyük yangın

blank
MÜFİT ONBAŞI tarafından
10 Aralık, 2025 14:23 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 1dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Kırıkkale'nin Yahşiyan ilçesinde faaliyet gösteren bir kimya fabrikasında henüz belirlenemeyen bir nedenle yangın çıktı. Siyah duman gökyüzüne ulaşarak her yerden göründü. Yangın; Kızılırmak Caddesi'nde yer alan Kırıkkale OSB'de faaliyet gösteren kimya fabrikasında saat 11.30 sıralarında, henüz belirlenemeyen bir nedenle yangın çıktı. Madeni yağ, antifiriz, aeresol sprey gibi ürünlerin üretildiği kimya fabrikasında alevler kısa sürede her yeri sardı. İhbar üzerine bölgeye çok sayıda itfaiye, polis, jandarma ve sağlık ekibi sevk edildi. İtfaiye ekiplerinin yangına müdahalesi sürerken, fabrika ve çevresindeki diğer iş yerleri de tahliye edildi. Alevler kısa sürede tüm fabrikayı sararken siyah dumanlar gökyüzüne yükseldi. Patlama seslerinin duyulduğu yangında itfaiye ekiplerin alevlere müdahalesi sürüyor. Kırıkkale Valisi Mehmet Makas, yangının çıktığı fabrikaya gelerek, bölgede incelemelerde bulundu. Ardından basın mensuplarına açıklama yapan Makas, "70 tane hemşehrimizin çalıştığı bir fabrika burası. Şükürler olsun ki hiçbir can kaybımız yok. Yangının başlamasıyla beraber fabrikada gerekli tahliye işlemleri yapıldı. Yangın, çevre vilayetlerimizden gelen takviyelerle ilk aşamada kontrol altına alındı ama henüz vahametini devam ettirmekte. İçişleri Bakanımızın talimatları doğrultusunda AFAD'da kurulu bulunan Acil Durum Yönetim Merkezi tarafından da olaya müdahale edilmekte. An itibarıyla Ankara'dan takviye gelen 26 tane araçla yangına müdahalemiz sürüyor. Yangının çıkış sebebinin henüz bilinmediğini söyleyen Vali Makas, "Burada 66 tane fabrikamız var. OSB'lerde malum yanaşık düzende fabrikalaşma var. Emniyetimizle, jandarmamızla, AFAD'ımızla, tüm Kırıkkale itfaiyeleri dahil olmak üzere, Çankırı, Ankara, Çorum ve Kırşehir takviyeleriyle devam ediyoruz. Bölgedeki tüm iş insanlarımızın katkısı var, tankerleriyle su takviyesi yapıyorlar, inşallah en kısa sürede söndürerek bitirmiş olacağız” dedi.

Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

İlahi Adalete Selâm

blank
Avatarı
Aksiyon ER tarafından
11 Aralık, 2025 11:33 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Ülkemizde 27 Mayıs 1960 ihtilâlinden beri, yarım asırlık darbeler tarihine baktığımızda; nereden nereye geldiğimizin sembolik göstergesi bu olayda, ilâhî adaletin tecellisini görürüz. İşin püf noktası şudur; Cenab-ı Hakkın 99 Esma-i Hüsna’sından (güzel isimlerinden) birisi (EL-ADL) ADALETTİR. Allah (c.c.) mutlak Âdildir. Mülkün (Kâinatın)temeli adalettir. Zerreden kürreye kadar tüm varlıklar; çok hassas, milimetrik bir denge üzerinde yaratılmış ve öylece devam etmektedir. Mevsimlerin gelip-gidişi, gündüzün geceyi takip edişi, dünyamızın ve diğer gezegenlerin yörüngesinde bir milim dahi şaşmadan hareket etmeleri, hepsi hassas dengeler üzerinde cereyan eden ilâhi adaletin eseridir. Adaletin olmadığı yerde zulüm ve haksızlık vardır. Denge bozulmuş demektir. Denge bozulunca da ayakta durulamaz, yıkım olur. Bu sebeple, Hz. Peygamberimiz Cuma hutbesinde; ”Şüphesiz Allah adaleti, iyiliği ve yakınlara yardımı emreder. Fuhşu, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. Tutasınız diye size (Allah) öğüt veriyor.” Mealindeki (Nahl 90.) ayeti okuyarak adaletin önemini izah etmiştir. Bu sünnet asırlardır İslam Aleminde her cuma hutbesinde devam etmektedir. Buna istinaden Hz. Peygamberimiz “Mülk küfürle devam edebilir. Ama zulümle asla ayakta kalamaz.” buyurmuştur. Divan edebiyatımızdan şu güzel mısraları günümüz Türkçesiyle veriyorum: Cümle eşya hâlikındır, kul eliyle işlenir, Emr-i Barî olmadıkça sanma ki, bir çöp deprenir. Hak kulundan intikamın, yine kul ile alır, Bilmeyen ilm-i ledünnü anı kul etti sanır. Ne kahrı desti-âdâdan (düşmanlar) ne lütfu âşinadan (dostlar) bil, Umûrun (işlerini) hakka tefviz(havale) et,Cenab-ı Kibriyadan bil. Şimdi yarım asır öncesine 27 mayıs 1960 darbesine bakalım: Demokratik yolla milletin ezici çoğunluğunun oylarıyla seçilmiş Menderes hükümeti, silahlı kuvvetlerce devriliyor, iktidar mensupları Yassı ada’da kurulan sözde Yüksek adalet divanında, ağır hakaretler altında yargılanıyor. Merhum Menderes ve iki bakan idam ediliyor. Genel Kurmay Başkanı Merhum Rüştü Erdelhun paşa idama mahkum ediliyor ve askerlerin hakaretlerine maruz kalıyordu. Daha sonra,12 mart 1971 muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi, uyarı, bildiri ve sair irtica teraneleriyle her 10 yılda bir milletin temsilcileri alaşağı ediliyor, değerleri çiğneniyordu. Müslüman Türk milleti üzülüyor, bunalıyor, ama sabırla vakarını koruyor, sokağa dökülmüyor, işi Allah’a havale ediyordu. En nihayet iktidara yürüyen, Sayın R.Tayyip Erdoğan, ders kitaplarında yer alan bir şiiri okuduğu için hapse atılıyordu. Hatta Başbakan iken partisi kapatılmaya ramak kalmıştı. Asıl görevi vatan savunması olan TSK nin bazı mensupları, hâlâ darbe planları yapıyor. Kaos ve dehşet senaryoları hazırlıyorlardı. İşte bütün bu olup biten haksızlık ve zulümler, naçiz kanaatime göre, gayretullah’a dokundu. Burç döndü, İlâhî adalet tecelli etti. 9 yıl önce hayal bile edemeyeceğimiz demokratik gelişme ve özgürlükler elde edildi. Tarafsız ve âdil yargı işbaşına geldi. Adaletten söz etmişken, İslam adalet sisteminden ve Osmanlı adaletinden birer örnek sunmak istiyorum. Übey-ibni Ka’b adındaki bir sahabi, Halife Hz.Ömer aleyhine bir dâva açar. Hakim Zeyd-ibni Sabit davetiye ile Hz. Ömer’i duruşmaya çağırır. Mahkeme salonuna gelen Hz.Ömer’e hakim tarafından yakınında bir yer gösterilmesi üzerine, Ömer; “Bu ne hal?” der. “Beni davacının yanında değil de kendi yakınında oturtman tarafgirliktir.” Hakim Zeyd’in cevabı şudur: -“Allah’a ve âhiret gününe imanı tam olan bir hakimin taraf tutması imkansızdır. Benim hep uyguladığım usulümdür. Dâvalıyı en yakınıma alarak, ifade verirken, göz ucuyla mimiklerini, vücut dilini ve ruh halini de anlamaya çalışırım.” Hz.Ömer teşekkür eder. Allah’a hamd eder. Osmanlı Devletinin altın yıllarında, Fatih Sultan Mehmet Han devrinde Konyalı bir tüccar, İtalya’dan kumaş ithal etmek ister. Venedik’ten gemiye yüklenen kumaşlar İstanbul’a doğru yola çıkmış, fakat yolda gemi batmıştı. Parasını alamayan Venedikli tüccar, Konya kadısına başvurmuş: -Ben görevimi yaptım. Malları gemiye yükledim. Paramı isterim. Konyalı tüccar ise: -Sipariş ettiğim malları teslim almış değilim. Bedelini ödemem mümkün değildir. Derler… Konya kadısı Hârim efendinin hükmü şudur: “Venedikli tacir siparişi gemiye yüklemiştir. Geminin batması yüce Allah’ın takdiridir. Venedikli davacı malın bedelini alacaktır.” Beklemediği bu adalet karşısında hayran kalan İtalyan tüccar, Hıristiyanlıktan ayrılıp, Kelime-i Şehâdet getirerek Müslüman olur… HÜDÂYA EMANET OLUNUZ…

Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.