Reklam Alanı (Gövde Üst Reklam) Bu alana reklam ver

NATO İçin Yeni Bir Mühendislik Başarısı: Türk Gemileri Avrupa Yolunda

blank
Mert Onbaşı tarafından
19 Aralık, 2024 00:50 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 27.01.2025 22:02
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver
Türk Savunma Sanayisi Portekiz’de: Denizde Güvenlik İçin Yeni İttifak Türk savunma sanayisinin önde gelen firmalarından STM, Portekiz Deniz Kuvvetleri için iki adet Denizde İkmal ve Lojistik Destek Gemisi inşa edecek. Bu proje, Türkiye'nin Avrupa Birliği (AB) ve NATO üyesi bir ülkeye gerçekleştirdiği ilk askeri gemi ihracatı olma özelliğini taşıyor.

Portekiz ile İmzalar Atıldı

Projenin anlaşma töreni 17 Aralık 2024 tarihinde Portekiz’in başkenti Lizbon’da gerçekleştirildi. Törene Türkiye adına Savunma Sanayii Başkanı Prof. Dr. Haluk Görgün, STM Genel Müdürü Özgür Güleryüz, Türkiye'nin Portekiz Büyükelçisi Haldun Koç katıldı. Portekiz tarafını ise Deniz Kuvvetleri Komutanı Amiral Henrique Gouveia e Melo ve Portekiz Savunma Sanayii Ajansı Başkanı Carlos Felix temsil etti. Savunma Sanayii Başkanı Görgün, törende yaptığı konuşmada, “Bu projeyle Türk savunma sanayisinin kabiliyetlerini bir kez daha NATO ittifakı içinde göstermiş oluyoruz. İki gemi, Portekiz Donanması'nın operasyonel kapasitesini artırarak stratejik hedeflerine ulaşmasına önemli katkılar sağlayacaktır.” ifadelerini kullandı.

Türk Mühendisliğinin Başarısı

STM Genel Müdürü Özgür Güleryüz, anlaşmayla ilgili değerlendirmesinde, “Türkiye'nin bir NATO ve Avrupa Birliği üyesi ülkeye ilk askeri gemi ihracatını gerçekleştiriyor olması bizim için büyük bir gurur. Bu gemiler, Portekiz’in hem ulusal hem de uluslararası sulardaki etkinliğini artıracak,” dedi. STM, özellikle savunma sanayisinde yenilikçi ve etkin çözümleriyle öne çıkarken, bu proje kapsamında Türk mühendisliğinin gücünü uluslararası platformda bir kez daha sergiliyor. Portekiz Donanması için inşa edilecek gemiler, tasarımları ve teknolojileriyle denizcilik sektörüne yeni bir standart kazandırmayı hedefliyor.

Gemilerin Teknik Özellikleri

Denizde İkmal ve Lojistik Destek Gemileri, hem barış hem de savaş dönemlerinde farklı operasyonel ihtiyaçlara yanıt verecek şekilde tasarlanacak. Gemiler, su üstü platformlarına katı ve sıvı yük desteği sağlayarak uzun süreli operasyonları destekleyecek kapasiteye sahip olacak. Bunun yanı sıra, insani yardım operasyonlarından eğitim tatbikatlarına kadar geniş bir görev yelpazesine uygun olarak dizayn edilecek. Gemiler, Portekiz Donanması’nın müşterek harekât kapasitesini güçlendirecek ve NATO’nun deniz harekâtlarındaki lojistik gücünü artıracak. Proje kapsamında gemilerin inşa sürecinde Türk ve Portekizli mühendisler ortak çalışacak, böylece teknoloji transferi ve bilgi paylaşımı da sağlanmış olacak.

Türkiye’nin Savunma Sanayii Açılımı

Türkiye’nin savunma sanayisinde elde ettiği bu başarı, aynı zamanda Türk firmalarının uluslararası pazardaki etkinliğini artırıyor. STM'nin bu ihracatı, Türkiye’nin global savunma sanayii pazarında daha güçlü bir aktör haline geldiğini bir kez daha gösteriyor. Son yıllarda insansız hava araçları, savaş gemileri ve kara araçları gibi savunma ürünleriyle uluslararası arenada adından söz ettiren Türkiye, bu projeyle hem müttefik ülkelerle iş birliğini güçlendiriyor hem de mühendislik alanında inovatif çözümler sunuyor.

Savunma Sanayisinde Yeni Bir Dönem

STM’nin Portekiz için üreteceği gemiler, NATO ittifakı içindeki iş birliğini derinleştirirken, Türkiye’nin savunma sanayisinin geldiği noktayı gözler önüne seriyor. Bu proje, aynı zamanda gelecekte başka NATO ülkeleriyle yapılacak iş birlikleri için de bir referans niteliği taşıyor. Türkiye’nin savunma sanayisinde elde ettiği bu başarılar, sektördeki diğer Türk firmaları için de yeni fırsatların kapısını aralayacak gibi görünüyor. STM, Portekiz ile başlattığı bu projeyle yalnızca Türk savunma sanayisini değil, aynı zamanda NATO müttefikleri arasındaki iş birliğini de güçlendirme yolunda önemli bir adım atıyor. Bu tarihi anlaşma, Türk savunma sanayisinin Avrupa’daki etkinliğini artıracak ve gelecekte daha büyük projeler için zemin hazırlayacak.
Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

İlahi Adalete Selâm

blank
Avatarı
Aksiyon ER tarafından
11 Aralık, 2025 11:33 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Ülkemizde 27 Mayıs 1960 ihtilâlinden beri, yarım asırlık darbeler tarihine baktığımızda; nereden nereye geldiğimizin sembolik göstergesi bu olayda, ilâhî adaletin tecellisini görürüz. İşin püf noktası şudur; Cenab-ı Hakkın 99 Esma-i Hüsna’sından (güzel isimlerinden) birisi (EL-ADL) ADALETTİR. Allah (c.c.) mutlak Âdildir. Mülkün (Kâinatın)temeli adalettir. Zerreden kürreye kadar tüm varlıklar; çok hassas, milimetrik bir denge üzerinde yaratılmış ve öylece devam etmektedir. Mevsimlerin gelip-gidişi, gündüzün geceyi takip edişi, dünyamızın ve diğer gezegenlerin yörüngesinde bir milim dahi şaşmadan hareket etmeleri, hepsi hassas dengeler üzerinde cereyan eden ilâhi adaletin eseridir. Adaletin olmadığı yerde zulüm ve haksızlık vardır. Denge bozulmuş demektir. Denge bozulunca da ayakta durulamaz, yıkım olur. Bu sebeple, Hz. Peygamberimiz Cuma hutbesinde; ”Şüphesiz Allah adaleti, iyiliği ve yakınlara yardımı emreder. Fuhşu, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. Tutasınız diye size (Allah) öğüt veriyor.” Mealindeki (Nahl 90.) ayeti okuyarak adaletin önemini izah etmiştir. Bu sünnet asırlardır İslam Aleminde her cuma hutbesinde devam etmektedir. Buna istinaden Hz. Peygamberimiz “Mülk küfürle devam edebilir. Ama zulümle asla ayakta kalamaz.” buyurmuştur. Divan edebiyatımızdan şu güzel mısraları günümüz Türkçesiyle veriyorum: Cümle eşya hâlikındır, kul eliyle işlenir, Emr-i Barî olmadıkça sanma ki, bir çöp deprenir. Hak kulundan intikamın, yine kul ile alır, Bilmeyen ilm-i ledünnü anı kul etti sanır. Ne kahrı desti-âdâdan (düşmanlar) ne lütfu âşinadan (dostlar) bil, Umûrun (işlerini) hakka tefviz(havale) et,Cenab-ı Kibriyadan bil. Şimdi yarım asır öncesine 27 mayıs 1960 darbesine bakalım: Demokratik yolla milletin ezici çoğunluğunun oylarıyla seçilmiş Menderes hükümeti, silahlı kuvvetlerce devriliyor, iktidar mensupları Yassı ada’da kurulan sözde Yüksek adalet divanında, ağır hakaretler altında yargılanıyor. Merhum Menderes ve iki bakan idam ediliyor. Genel Kurmay Başkanı Merhum Rüştü Erdelhun paşa idama mahkum ediliyor ve askerlerin hakaretlerine maruz kalıyordu. Daha sonra,12 mart 1971 muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi, uyarı, bildiri ve sair irtica teraneleriyle her 10 yılda bir milletin temsilcileri alaşağı ediliyor, değerleri çiğneniyordu. Müslüman Türk milleti üzülüyor, bunalıyor, ama sabırla vakarını koruyor, sokağa dökülmüyor, işi Allah’a havale ediyordu. En nihayet iktidara yürüyen, Sayın R.Tayyip Erdoğan, ders kitaplarında yer alan bir şiiri okuduğu için hapse atılıyordu. Hatta Başbakan iken partisi kapatılmaya ramak kalmıştı. Asıl görevi vatan savunması olan TSK nin bazı mensupları, hâlâ darbe planları yapıyor. Kaos ve dehşet senaryoları hazırlıyorlardı. İşte bütün bu olup biten haksızlık ve zulümler, naçiz kanaatime göre, gayretullah’a dokundu. Burç döndü, İlâhî adalet tecelli etti. 9 yıl önce hayal bile edemeyeceğimiz demokratik gelişme ve özgürlükler elde edildi. Tarafsız ve âdil yargı işbaşına geldi. Adaletten söz etmişken, İslam adalet sisteminden ve Osmanlı adaletinden birer örnek sunmak istiyorum. Übey-ibni Ka’b adındaki bir sahabi, Halife Hz.Ömer aleyhine bir dâva açar. Hakim Zeyd-ibni Sabit davetiye ile Hz. Ömer’i duruşmaya çağırır. Mahkeme salonuna gelen Hz.Ömer’e hakim tarafından yakınında bir yer gösterilmesi üzerine, Ömer; “Bu ne hal?” der. “Beni davacının yanında değil de kendi yakınında oturtman tarafgirliktir.” Hakim Zeyd’in cevabı şudur: -“Allah’a ve âhiret gününe imanı tam olan bir hakimin taraf tutması imkansızdır. Benim hep uyguladığım usulümdür. Dâvalıyı en yakınıma alarak, ifade verirken, göz ucuyla mimiklerini, vücut dilini ve ruh halini de anlamaya çalışırım.” Hz.Ömer teşekkür eder. Allah’a hamd eder. Osmanlı Devletinin altın yıllarında, Fatih Sultan Mehmet Han devrinde Konyalı bir tüccar, İtalya’dan kumaş ithal etmek ister. Venedik’ten gemiye yüklenen kumaşlar İstanbul’a doğru yola çıkmış, fakat yolda gemi batmıştı. Parasını alamayan Venedikli tüccar, Konya kadısına başvurmuş: -Ben görevimi yaptım. Malları gemiye yükledim. Paramı isterim. Konyalı tüccar ise: -Sipariş ettiğim malları teslim almış değilim. Bedelini ödemem mümkün değildir. Derler… Konya kadısı Hârim efendinin hükmü şudur: “Venedikli tacir siparişi gemiye yüklemiştir. Geminin batması yüce Allah’ın takdiridir. Venedikli davacı malın bedelini alacaktır.” Beklemediği bu adalet karşısında hayran kalan İtalyan tüccar, Hıristiyanlıktan ayrılıp, Kelime-i Şehâdet getirerek Müslüman olur… HÜDÂYA EMANET OLUNUZ…

Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.