Su Sesiyle Gelen Şifa: Tarihten Günümüze Sessiz Bir Terapi
Gözlerinizi kapatın… Bir çeşmeden damla damla akan suyun ritmini, bir derenin hafif coşkusunu ya da bir şadırvanın sakin akışını hayal edin. Huzur verici değil mi? Bugün bile stresle baş etmek için tercih edilen bu doğal ses, aslında yüzyıllardır insan ruhuna dokunan bir tedavi yöntemi olarak karşımıza çıkıyor.
Osmanlı’da Akıl Hastanelerinde Su Terapisi
Osmanlı İmparatorluğu, özellikle 15. yüzyıldan itibaren akıl hastalarının tedavisinde modern tıbbın öncüsü sayılabilecek yöntemler kullanıyordu. Bunun en çarpıcı örneği 1488 yılında Edirne’de II. Bayezid tarafından yaptırılan Darüşşifadır.
Burada hastalar yalnızca ilaçlarla değil; su sesi, musiki ve güzel kokularla tedavi edilirdi. Öyle ki, suyun damla damla ya da akış akış verilmesi bile özel olarak tasarlanmıştı. Farklı ritimlerde ayarlanan akışlar, hastanın ruh hâline göre düzenlenirdi. Günümüz araştırmalarına göre su sesi, kalp ritmini yavaşlatıyor, stres hormonlarını düşürüyor ve beyni dinginleştiriyor.
Sayılarla Osmanlı’nın Şifa Dünyası
-
600 yıl önce Edirne Darüşşifası, Avrupa’daki birçok akıl hastanesinde zincirle bağlanan hastaların aksine, tedaviyi şefkat ve huzur üzerine kurdu.
-
Darüşşifada 10’dan fazla musiki makamı, hastaların ruhsal durumlarına göre icra edilirdi. Mesela Rast makamı neşelendirici, Hicaz makamı ise yatıştırıcı etki gösterirdi.
-
Yapılan düzenlemelerde su sesi, akustiği özel ayarlanmış kubbelerden yankı yaparak dinletilirdi.
Modern Bilim Ne Diyor?
Günümüzde de su sesi terapisi bilimsel araştırmalarla destekleniyor. 2019’da yapılan bir çalışmada, düzenli olarak doğa sesleri (özellikle su sesi) dinleyen kişilerin stres seviyelerinin %30’a kadar düştüğü, uyku kalitesinin ise %25 oranında arttığı tespit edildi. Yani Osmanlı’nın asırlar önce keşfettiği yöntem, bugün modern psikolojide “sound therapy” (ses terapisi) adıyla yeniden hayat buluyor.
Günümüzde meditasyon ve yoga derslerinde, uyku uygulamalarında, SPA ve terapi merkezlerinde hatta bazı hastanelerde rehabilitasyon programlarının bir parçası olarak hâlâ kullanılıyor.
Belki de bu yüzden bir şadırvanın başında oturmak, bir dere kenarında vakit geçirmek insana huzur verir. Çünkü suyun sesi, sadece kulağa değil, doğrudan kalbe dokunur. Osmanlı’nın 600 yıl önce akıl hastalarının tedavisinde kullandığı bu yöntem, bugün hâlâ bize “tabiatın en saf ilacını” hatırlatıyor: Su sesi…
Haber Yazarı: Mert Onbaşı