Reklam Alanı (Gövde Üst Reklam) Bu alana reklam ver

Tehlikeli gelenek 11 aylık bebeği hayattan kopardı

blank
Mert Onbaşı tarafından
03 Temmuz, 2024 22:54 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 23.10.2024 09:36
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver
Aydın'da Büyük Acı: Düğün Konvoyundan Ateşlenen Mermi 11 Aylık Bebeği Hayatından Etti! Aydın'da geçtiğimiz günlerde yaşanan trajik bir olay, düğün konvoylarında yapılan kontrolsüz silah atışlarının ne kadar tehlikeli olabileceğini bir kez daha gözler önüne serdi. Olay 1 Temmuz saat 14.00 sıralarında, Söke ilçesi Çeltikçi Mahallesi Bayındır Caddesi'nde meydana geldi. Evde annesi Buse Palabıyık ile birlikte oyun oynayan 11 aylık Pera Palabıyık'a, yoldan geçen düğün konvoyundan ateşlenen yorgun mermi isabet etti. Başından ağır yaralanan bebek, Söke Fehime Faik Kocagöz Devlet Hastanesi'ne kaldırılmıştı. Tüm müdahalelere rağmen maalesef hayatını kaybetti.

Pera Bebeğin Hikâyesi

Minik Pera, Aydın'daki evlerinde annesiyle keyifli vakit geçiriyordu. Ancak dışarıda devam eden düğün konvoyunda ateşlenen yorgun mermi düşerek evin içine isabet etmesiyle hayatı bir anda karardı. Bu trajik olay, tüm aileyi ve çevreyi derinden üzdü.

Bebeğin Cenazesi Toprağa Verildi

Pera Palabıyık için öğle vakti Hacı Halil Paşa Camisi'nde cenaze töreni düzenlendi. Namazın ardından bebeğin cenazesi Granta Mezarlığı'nda defnedildi.

Kontrolsüz Silah Kullanımının Tehlikeleri

Düğünlerde, kutlamalarda ya da çeşitli etkinliklerde havaya ateş açma geleneği maalesef ülkemizde halen yaygın. Bu gelenek, hem yasal hem de insani açıdan ciddi sonuçlar doğurabiliyor. Her yıl birçok masum insan, yorgun mermilerin kurbanı oluyor. Pera bebeğin başına gelen bu üzücü olay da bu tehlikeli alışkanlığın bir örneği.

Neden Bu Geleneği Sürdürmemeliyiz?

  1. Tehlike ve Ölüm Riski: Havaya ateşlenen mermiler, yer çekimi etkisiyle hızla geri döner ve kontrolsüz bir şekilde insanların hayatını tehlikeye atar.
  2. Yasal Yaptırımlar: Havaya ateş açmak, Türk Ceza Kanunu'na göre suç teşkil eder ve ağır cezaları vardır.
  3. Toplumsal Bilinç ve Sorumluluk: Modern ve medeni bir toplum olmanın gereği olarak, bu tür davranışlardan kaçınmak ve insan hayatını korumak zorundayız.

Çözüm Ne Olmalı?

Bu tür olayların bir daha yaşanmaması için düğün konvoylarında ve benzeri etkinliklerde silah kullanımını tamamen yasaklamak, bu konuda bilinçlendirme çalışmaları yapmak ve cezai yaptırımları uygulamak gerekmektedir. Halkımızın, bu tür tehlikeli alışkanlıklardan uzak durması ve toplumsal bilinci yükseltmesi önem arz ediyor.

Bir Daha Olmasın

Minik Pera'nın yaşadığı bu acı olay, hepimize bir uyarı niteliğinde olmalı. Hiçbir kutlama, masum bir hayattan daha değerli değildir. Bu tür trajedilerin bir daha yaşanmaması için toplumsal olarak sorumluluk almalı ve bu tür tehlikeli alışkanlıkları bir an önce terk etmeliyiz. Pera bebeğin ailesine sabır diliyoruz. Umuyoruz ki bu olay, benzer acıların yaşanmaması için bir milat olur. Küçük Pera'nın hatırası, toplumsal bilincin artmasına ve bu tür üzücü olayların son bulmasına vesile olsun. Haber Yazarı: Mert ONBAŞI
Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

İlahi Adalete Selâm

blank
Avatarı
Aksiyon ER tarafından
11 Aralık, 2025 11:33 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Ülkemizde 27 Mayıs 1960 ihtilâlinden beri, yarım asırlık darbeler tarihine baktığımızda; nereden nereye geldiğimizin sembolik göstergesi bu olayda, ilâhî adaletin tecellisini görürüz. İşin püf noktası şudur; Cenab-ı Hakkın 99 Esma-i Hüsna’sından (güzel isimlerinden) birisi (EL-ADL) ADALETTİR. Allah (c.c.) mutlak Âdildir. Mülkün (Kâinatın)temeli adalettir. Zerreden kürreye kadar tüm varlıklar; çok hassas, milimetrik bir denge üzerinde yaratılmış ve öylece devam etmektedir. Mevsimlerin gelip-gidişi, gündüzün geceyi takip edişi, dünyamızın ve diğer gezegenlerin yörüngesinde bir milim dahi şaşmadan hareket etmeleri, hepsi hassas dengeler üzerinde cereyan eden ilâhi adaletin eseridir. Adaletin olmadığı yerde zulüm ve haksızlık vardır. Denge bozulmuş demektir. Denge bozulunca da ayakta durulamaz, yıkım olur. Bu sebeple, Hz. Peygamberimiz Cuma hutbesinde; ”Şüphesiz Allah adaleti, iyiliği ve yakınlara yardımı emreder. Fuhşu, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. Tutasınız diye size (Allah) öğüt veriyor.” Mealindeki (Nahl 90.) ayeti okuyarak adaletin önemini izah etmiştir. Bu sünnet asırlardır İslam Aleminde her cuma hutbesinde devam etmektedir. Buna istinaden Hz. Peygamberimiz “Mülk küfürle devam edebilir. Ama zulümle asla ayakta kalamaz.” buyurmuştur. Divan edebiyatımızdan şu güzel mısraları günümüz Türkçesiyle veriyorum: Cümle eşya hâlikındır, kul eliyle işlenir, Emr-i Barî olmadıkça sanma ki, bir çöp deprenir. Hak kulundan intikamın, yine kul ile alır, Bilmeyen ilm-i ledünnü anı kul etti sanır. Ne kahrı desti-âdâdan (düşmanlar) ne lütfu âşinadan (dostlar) bil, Umûrun (işlerini) hakka tefviz(havale) et,Cenab-ı Kibriyadan bil. Şimdi yarım asır öncesine 27 mayıs 1960 darbesine bakalım: Demokratik yolla milletin ezici çoğunluğunun oylarıyla seçilmiş Menderes hükümeti, silahlı kuvvetlerce devriliyor, iktidar mensupları Yassı ada’da kurulan sözde Yüksek adalet divanında, ağır hakaretler altında yargılanıyor. Merhum Menderes ve iki bakan idam ediliyor. Genel Kurmay Başkanı Merhum Rüştü Erdelhun paşa idama mahkum ediliyor ve askerlerin hakaretlerine maruz kalıyordu. Daha sonra,12 mart 1971 muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi, uyarı, bildiri ve sair irtica teraneleriyle her 10 yılda bir milletin temsilcileri alaşağı ediliyor, değerleri çiğneniyordu. Müslüman Türk milleti üzülüyor, bunalıyor, ama sabırla vakarını koruyor, sokağa dökülmüyor, işi Allah’a havale ediyordu. En nihayet iktidara yürüyen, Sayın R.Tayyip Erdoğan, ders kitaplarında yer alan bir şiiri okuduğu için hapse atılıyordu. Hatta Başbakan iken partisi kapatılmaya ramak kalmıştı. Asıl görevi vatan savunması olan TSK nin bazı mensupları, hâlâ darbe planları yapıyor. Kaos ve dehşet senaryoları hazırlıyorlardı. İşte bütün bu olup biten haksızlık ve zulümler, naçiz kanaatime göre, gayretullah’a dokundu. Burç döndü, İlâhî adalet tecelli etti. 9 yıl önce hayal bile edemeyeceğimiz demokratik gelişme ve özgürlükler elde edildi. Tarafsız ve âdil yargı işbaşına geldi. Adaletten söz etmişken, İslam adalet sisteminden ve Osmanlı adaletinden birer örnek sunmak istiyorum. Übey-ibni Ka’b adındaki bir sahabi, Halife Hz.Ömer aleyhine bir dâva açar. Hakim Zeyd-ibni Sabit davetiye ile Hz. Ömer’i duruşmaya çağırır. Mahkeme salonuna gelen Hz.Ömer’e hakim tarafından yakınında bir yer gösterilmesi üzerine, Ömer; “Bu ne hal?” der. “Beni davacının yanında değil de kendi yakınında oturtman tarafgirliktir.” Hakim Zeyd’in cevabı şudur: -“Allah’a ve âhiret gününe imanı tam olan bir hakimin taraf tutması imkansızdır. Benim hep uyguladığım usulümdür. Dâvalıyı en yakınıma alarak, ifade verirken, göz ucuyla mimiklerini, vücut dilini ve ruh halini de anlamaya çalışırım.” Hz.Ömer teşekkür eder. Allah’a hamd eder. Osmanlı Devletinin altın yıllarında, Fatih Sultan Mehmet Han devrinde Konyalı bir tüccar, İtalya’dan kumaş ithal etmek ister. Venedik’ten gemiye yüklenen kumaşlar İstanbul’a doğru yola çıkmış, fakat yolda gemi batmıştı. Parasını alamayan Venedikli tüccar, Konya kadısına başvurmuş: -Ben görevimi yaptım. Malları gemiye yükledim. Paramı isterim. Konyalı tüccar ise: -Sipariş ettiğim malları teslim almış değilim. Bedelini ödemem mümkün değildir. Derler… Konya kadısı Hârim efendinin hükmü şudur: “Venedikli tacir siparişi gemiye yüklemiştir. Geminin batması yüce Allah’ın takdiridir. Venedikli davacı malın bedelini alacaktır.” Beklemediği bu adalet karşısında hayran kalan İtalyan tüccar, Hıristiyanlıktan ayrılıp, Kelime-i Şehâdet getirerek Müslüman olur… HÜDÂYA EMANET OLUNUZ…

Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.