Reklam Alanı (Gövde Üst Reklam) Bu alana reklam ver

Erdal Beşikçioğlu’ndan Sokak Hayvanları Projesi

blank
Mert Onbaşı tarafından
03 Ağustos, 2024 12:42 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Etimesgut Belediye Başkanı Erdal Beşikçioğlu, sokak hayvanlarına yönelik yeni yaklaşımıyla dikkat çekiyor. Belediye olarak hayvanları koruma ve rehabilitasyon projelerine öncelik veren Beşikçioğlu, hayvanların belediyede çeşitli görevlerde yer alacağını duyurdu. İşte Beşikçioğlu'nun hayvanseverlerle bir araya geldiği toplantıda yaptığı önemli açıklamalar ve yeni projeler: Beşikçioğlu, belediyenin birçok binasında bekçiye ihtiyaç olduğunu belirterek, "Bu sevimli dostlarımızı belediyemizde görevlendireceğim" dedi. Beşikçioğlu, Etimesgut halkına hitaben yaptığı konuşmada, "Barınaklarımız artık rehabilitasyon ve eğitim merkezleri olacak. Köpekleri artık ben toplamayacağım, siz getireceksiniz" dedi. Bu açıklama, sokak hayvanlarına yönelik belediyenin yeni yaklaşımını yansıtıyor ve toplumun bu sürece dahil edilmesinin önemini vurguluyor. Hayvanları Koruma Kanunu'nda yapılan değişikliklerin TBMM Genel Kurulu'nda kabul edilmesinin ardından, Erdal Beşikçioğlu, Belediye Meclis Salonu'nda hayvanseverlerin de katıldığı bir toplantıda konuştu. Toplantıya katılan hayvanseverleri dinleyen Beşikçioğlu, belediyenin bu konuda yapacağı çalışmaları detaylandırdı. Sokak hayvanlarının öldürülmesine kesinlikle izin vermeyeceğini belirten Beşikçioğlu, onların "belediye görevlisi" olarak barındırılacağını söyledi. Bu yaklaşım, hayvanlara olan sevgi ve saygının bir göstergesi olarak değerlendirilebilir. 'KATLİAM YASASI OLAMAZ' Etimesgut Belediyesi Veteriner İşleri Müdürlüğü'nde önceki dönemin hesaplarının incelendiğini ve müdürün görevden alındığını belirten Beşikçioğlu, şu ifadeleri kullandı: "İktidarın aldığı kararları uygulamak zorundaydık. Alınan bir karara nasıl bir eylemle karşılık verebiliriz, somut olarak nasıl çözüm bulabiliriz bunun peşindeyiz. Katliam yasası olmaz. İktidara geldiğimizde eski yönetimle ilgili bazı hesapları kontrol ettik. Doğruluk ve dürüstlükten yanayım ve milletin parasının millete harcanması gerektiğine inanıyorum. Bu doğrultuda yaptığımız incelemelerde son 6 ayda Veterinerlik Müdürlüğü'nün harcadığı para 12 milyon TL. Biz de bu paranın nereye harcandığını sorduk. Ruhsatsız bir hastaneye kadro vermişsiniz. Ruhsatı almamışsınız ama hastaneyi açmışsınız ve bazı insanları işe almışsınız. Bunun üzerine müdürü derhal görevden alalım, hesaplarını inceleyelim dedik. Bu arkadaşları da görevden alalım fakat kadro açtığımız zaman tekrar müracaat etsinler dedik. Ancak 'Bu arkadaşları işten çıkardılar, hastaneyi kapattılar, hayvanları zehirliyorlar' gibi söylentiler gerçek dışıdır." Beşikçioğlu'nun bu açıklamaları, belediyenin şeffaflık ve hesap verebilirlik ilkesine ne kadar önem verdiğini gösteriyor. 'BU BİNALARDA BEKÇİYE İHTİYAÇ VAR' TBMM'de yasalaşan sokak hayvanlarıyla ilgili kanuna değinen Beşikçioğlu, sözlerine şöyle devam etti: "Bu yasa karşısında ne yapacağız? Belediye olarak bu sevimli dostlarımızı belediyede görevlendireceğim. Bu nasıl olacak? Fen İşleri'nin garajı, park ve bahçelerin garajı, tır otoparkımızın garajı var. Sosyal tesislerimizi koruyacak bir dostumuza ihtiyacımız var. Birçok binamız var ve bu binalarda bekçiye ihtiyacımız var. Barınaklarımız artık rehabilitasyon ve eğitim merkezlerine dönüşecek. Köpekleri ben toplamayacağım, siz getireceksiniz." Bu yaklaşım, hayvanların yalnızca korunması değil, aynı zamanda topluma fayda sağlamaları için de fırsatlar yaratılacağını gösteriyor. 'ANKARA ÜNİVERSİTESİ İLE ORTAK ÇALIŞMA YAPACAĞIZ' Hayvan hastanesiyle ilgili yaşanan sıkıntı konusunda Ankara Üniversitesi'ne giderek Veterinerlik Fakültesi ile görüştüğünü belirten Beşikçioğlu, "Bu konuyla ilgili olarak bundan sonra Ankara Üniversitesi'nin bilgi ve birikimi bizimle olacak. Bu bilinçle hareket ettiğimizde ilçemizdeki saldırgan hayvanların hepsi dönüşecek ve umarım örnek bir ilçe olacağız. Bir söz verdim ve bu sözün arkasındayım. Hepiniz göreceksiniz, verdiğim sözü nasıl tuttuğumu, her bir hayvansever görecek" diye konuştu. Beşikçioğlu'nun bu açıklamaları, akademik işbirliklerinin önemini ve belediyenin bilimsel yaklaşımları benimsediğini gösteriyor. Beşikçioğlu'nun bu adımları, Etimesgut'un sokak hayvanları konusunda örnek bir ilçe olma yolunda ilerlediğini göstermekte. Belediye, hayvanların yaşam koşullarını iyileştirirken, halkın da bu sürece aktif olarak katılımını sağlamayı amaçlıyor. Bu, hayvan hakları savunucuları için umut verici bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Haber: Mert ONBAŞI

Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

İlahi Adalete Selâm

blank
Avatarı
Aksiyon ER tarafından
11 Aralık, 2025 11:33 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Ülkemizde 27 Mayıs 1960 ihtilâlinden beri, yarım asırlık darbeler tarihine baktığımızda; nereden nereye geldiğimizin sembolik göstergesi bu olayda, ilâhî adaletin tecellisini görürüz. İşin püf noktası şudur; Cenab-ı Hakkın 99 Esma-i Hüsna’sından (güzel isimlerinden) birisi (EL-ADL) ADALETTİR. Allah (c.c.) mutlak Âdildir. Mülkün (Kâinatın)temeli adalettir. Zerreden kürreye kadar tüm varlıklar; çok hassas, milimetrik bir denge üzerinde yaratılmış ve öylece devam etmektedir. Mevsimlerin gelip-gidişi, gündüzün geceyi takip edişi, dünyamızın ve diğer gezegenlerin yörüngesinde bir milim dahi şaşmadan hareket etmeleri, hepsi hassas dengeler üzerinde cereyan eden ilâhi adaletin eseridir. Adaletin olmadığı yerde zulüm ve haksızlık vardır. Denge bozulmuş demektir. Denge bozulunca da ayakta durulamaz, yıkım olur. Bu sebeple, Hz. Peygamberimiz Cuma hutbesinde; ”Şüphesiz Allah adaleti, iyiliği ve yakınlara yardımı emreder. Fuhşu, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. Tutasınız diye size (Allah) öğüt veriyor.” Mealindeki (Nahl 90.) ayeti okuyarak adaletin önemini izah etmiştir. Bu sünnet asırlardır İslam Aleminde her cuma hutbesinde devam etmektedir. Buna istinaden Hz. Peygamberimiz “Mülk küfürle devam edebilir. Ama zulümle asla ayakta kalamaz.” buyurmuştur. Divan edebiyatımızdan şu güzel mısraları günümüz Türkçesiyle veriyorum: Cümle eşya hâlikındır, kul eliyle işlenir, Emr-i Barî olmadıkça sanma ki, bir çöp deprenir. Hak kulundan intikamın, yine kul ile alır, Bilmeyen ilm-i ledünnü anı kul etti sanır. Ne kahrı desti-âdâdan (düşmanlar) ne lütfu âşinadan (dostlar) bil, Umûrun (işlerini) hakka tefviz(havale) et,Cenab-ı Kibriyadan bil. Şimdi yarım asır öncesine 27 mayıs 1960 darbesine bakalım: Demokratik yolla milletin ezici çoğunluğunun oylarıyla seçilmiş Menderes hükümeti, silahlı kuvvetlerce devriliyor, iktidar mensupları Yassı ada’da kurulan sözde Yüksek adalet divanında, ağır hakaretler altında yargılanıyor. Merhum Menderes ve iki bakan idam ediliyor. Genel Kurmay Başkanı Merhum Rüştü Erdelhun paşa idama mahkum ediliyor ve askerlerin hakaretlerine maruz kalıyordu. Daha sonra,12 mart 1971 muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi, uyarı, bildiri ve sair irtica teraneleriyle her 10 yılda bir milletin temsilcileri alaşağı ediliyor, değerleri çiğneniyordu. Müslüman Türk milleti üzülüyor, bunalıyor, ama sabırla vakarını koruyor, sokağa dökülmüyor, işi Allah’a havale ediyordu. En nihayet iktidara yürüyen, Sayın R.Tayyip Erdoğan, ders kitaplarında yer alan bir şiiri okuduğu için hapse atılıyordu. Hatta Başbakan iken partisi kapatılmaya ramak kalmıştı. Asıl görevi vatan savunması olan TSK nin bazı mensupları, hâlâ darbe planları yapıyor. Kaos ve dehşet senaryoları hazırlıyorlardı. İşte bütün bu olup biten haksızlık ve zulümler, naçiz kanaatime göre, gayretullah’a dokundu. Burç döndü, İlâhî adalet tecelli etti. 9 yıl önce hayal bile edemeyeceğimiz demokratik gelişme ve özgürlükler elde edildi. Tarafsız ve âdil yargı işbaşına geldi. Adaletten söz etmişken, İslam adalet sisteminden ve Osmanlı adaletinden birer örnek sunmak istiyorum. Übey-ibni Ka’b adındaki bir sahabi, Halife Hz.Ömer aleyhine bir dâva açar. Hakim Zeyd-ibni Sabit davetiye ile Hz. Ömer’i duruşmaya çağırır. Mahkeme salonuna gelen Hz.Ömer’e hakim tarafından yakınında bir yer gösterilmesi üzerine, Ömer; “Bu ne hal?” der. “Beni davacının yanında değil de kendi yakınında oturtman tarafgirliktir.” Hakim Zeyd’in cevabı şudur: -“Allah’a ve âhiret gününe imanı tam olan bir hakimin taraf tutması imkansızdır. Benim hep uyguladığım usulümdür. Dâvalıyı en yakınıma alarak, ifade verirken, göz ucuyla mimiklerini, vücut dilini ve ruh halini de anlamaya çalışırım.” Hz.Ömer teşekkür eder. Allah’a hamd eder. Osmanlı Devletinin altın yıllarında, Fatih Sultan Mehmet Han devrinde Konyalı bir tüccar, İtalya’dan kumaş ithal etmek ister. Venedik’ten gemiye yüklenen kumaşlar İstanbul’a doğru yola çıkmış, fakat yolda gemi batmıştı. Parasını alamayan Venedikli tüccar, Konya kadısına başvurmuş: -Ben görevimi yaptım. Malları gemiye yükledim. Paramı isterim. Konyalı tüccar ise: -Sipariş ettiğim malları teslim almış değilim. Bedelini ödemem mümkün değildir. Derler… Konya kadısı Hârim efendinin hükmü şudur: “Venedikli tacir siparişi gemiye yüklemiştir. Geminin batması yüce Allah’ın takdiridir. Venedikli davacı malın bedelini alacaktır.” Beklemediği bu adalet karşısında hayran kalan İtalyan tüccar, Hıristiyanlıktan ayrılıp, Kelime-i Şehâdet getirerek Müslüman olur… HÜDÂYA EMANET OLUNUZ…

Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.