Reklam Alanı (Gövde Üst Reklam) Bu alana reklam ver

Aydın’da Roma Dönemine Ait Oda Mezar Keşfedildi

blank
Mert Onbaşı tarafından
29 Nisan, 2025 13:23 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 06.05.2025 13:13
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver
Aydın'da Roma Dönemine Ait "Oda Mezar" Keşfedildi: Arkeoloji Dünyasını Heyecanlandıran Keşif

Aydın'ın tarihi zenginliklerine bir yenisi daha eklendi. Yapılan arkeolojik kazılar sonucunda, Roma dönemine ait olduğu belirlenen bir "oda mezar" (chamber tomb) bulundu. Bu keşif, bölgenin antik dönemdeki önemini bir kez daha gözler önüne sererken, arkeoloji dünyasında da büyük yankı uyandırdı.

Oda mezarlar, özellikle Roma ve Bizans dönemlerinde soylu kişiler veya zengin aileler için inşa edilen anıtsal yapılardır. Bu mezarlar genellikle aile mezarlığı olarak kullanılırdı ve içlerinde değerli eşyalar, mezar hediyeleri ve freskler bulunurdu. Aydın'da ortaya çıkarılan oda mezar da benzer özellikler taşıyor ve bölgenin antik dönemdeki sosyo-kültürel yapısına ışık tutuyor.

Aydın'ın Efeler ilçesi yakınlarında, bir inşaat çalışması sırasında tesadüfen fark edilen yapı, yetkililere bildirildi. Aydın Arkeoloji Müzesi ve Kültür Varlıkları Koruma Kurulu ekipleri tarafından yapılan incelemelerde, mezarın Roma İmparatorluğu dönemine (M.S. 2-3. yüzyıl) ait olduğu tespit edildi.

Mezarın içinde:

  • İnsan iskeletleri (aile üyelerine ait olduğu düşünülüyor),

  • Cam ve seramik eserler,

  • Sikkeler (antik paralar),

  • Duvar freskleri bulundu.

Bu buluntular, mezarın soylu bir kişiye veya varlıklı bir aileye ait olduğunu gösteriyor.

 

Aydın, antik dönemde Tralles olarak bilinen önemli bir yerleşim merkeziydi. Roma ve Bizans dönemlerinde ticaret, kültür ve sanat alanında büyük gelişme gösteren kent, bugün de pek çok arkeolojik kalıntıya ev sahipliği yapıyor.

Son yıllarda Aydın'da yapılan kazılarda:

  • Antik tiyatrolar,

  • Tapınak kalıntıları,

  • Mozaikler,

  • Sütunlu caddeler gibi önemli eserler ortaya çıkarılmıştı.

Bu oda mezar keşfi, Aydın'ın antik dönemdeki ölü gömme gelenekleri ve sanatsal zenginliği hakkında yeni bilgiler sunuyor.

Aydın Arkeoloji Müzesi Müdürü Dr. Hasan Kaya, yaptığı açıklamada: "Bulunan oda mezar, bölgenin Roma dönemindeki ölü gömme adetleri hakkında önemli ipuçları veriyor. Mezarın içindeki freskler ve eşyalar, o dönemin sanat anlayışını yansıtması açısından büyük değer taşıyor. Çalışmalar devam ediyor, daha fazla buluntu ortaya çıkabilir."

Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkilileri ise, bu keşfin Aydın'ın turizm potansiyelini artıracağını ve bölgenin UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'ne girebileceğini belirtti.

Bu keşif sayesinde, antik dönemin ölüm ritüelleri, sanatı ve sosyal yapısı hakkında yeni bilgiler elde edilecek. Kazı çalışmaları devam ettikçe, daha fazla eser ve tarihi veri gün yüzüne çıkabilir. Aydın, bu tür keşiflerle Türkiye'nin önemli arkeoloji merkezlerinden biri olma yolunda emin adımlarla ilerliyor.

Kaynaklar:

  • Aydın Arkeoloji Müzesi

  • Kültür ve Turizm Bakanlığı

  • Anadolu Ajansı Arkeoloji Haberleri
Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

İlahi Adalete Selâm

blank
Avatarı
Aksiyon ER tarafından
11 Aralık, 2025 11:33 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Ülkemizde 27 Mayıs 1960 ihtilâlinden beri, yarım asırlık darbeler tarihine baktığımızda; nereden nereye geldiğimizin sembolik göstergesi bu olayda, ilâhî adaletin tecellisini görürüz. İşin püf noktası şudur; Cenab-ı Hakkın 99 Esma-i Hüsna’sından (güzel isimlerinden) birisi (EL-ADL) ADALETTİR. Allah (c.c.) mutlak Âdildir. Mülkün (Kâinatın)temeli adalettir. Zerreden kürreye kadar tüm varlıklar; çok hassas, milimetrik bir denge üzerinde yaratılmış ve öylece devam etmektedir. Mevsimlerin gelip-gidişi, gündüzün geceyi takip edişi, dünyamızın ve diğer gezegenlerin yörüngesinde bir milim dahi şaşmadan hareket etmeleri, hepsi hassas dengeler üzerinde cereyan eden ilâhi adaletin eseridir. Adaletin olmadığı yerde zulüm ve haksızlık vardır. Denge bozulmuş demektir. Denge bozulunca da ayakta durulamaz, yıkım olur. Bu sebeple, Hz. Peygamberimiz Cuma hutbesinde; ”Şüphesiz Allah adaleti, iyiliği ve yakınlara yardımı emreder. Fuhşu, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. Tutasınız diye size (Allah) öğüt veriyor.” Mealindeki (Nahl 90.) ayeti okuyarak adaletin önemini izah etmiştir. Bu sünnet asırlardır İslam Aleminde her cuma hutbesinde devam etmektedir. Buna istinaden Hz. Peygamberimiz “Mülk küfürle devam edebilir. Ama zulümle asla ayakta kalamaz.” buyurmuştur. Divan edebiyatımızdan şu güzel mısraları günümüz Türkçesiyle veriyorum: Cümle eşya hâlikındır, kul eliyle işlenir, Emr-i Barî olmadıkça sanma ki, bir çöp deprenir. Hak kulundan intikamın, yine kul ile alır, Bilmeyen ilm-i ledünnü anı kul etti sanır. Ne kahrı desti-âdâdan (düşmanlar) ne lütfu âşinadan (dostlar) bil, Umûrun (işlerini) hakka tefviz(havale) et,Cenab-ı Kibriyadan bil. Şimdi yarım asır öncesine 27 mayıs 1960 darbesine bakalım: Demokratik yolla milletin ezici çoğunluğunun oylarıyla seçilmiş Menderes hükümeti, silahlı kuvvetlerce devriliyor, iktidar mensupları Yassı ada’da kurulan sözde Yüksek adalet divanında, ağır hakaretler altında yargılanıyor. Merhum Menderes ve iki bakan idam ediliyor. Genel Kurmay Başkanı Merhum Rüştü Erdelhun paşa idama mahkum ediliyor ve askerlerin hakaretlerine maruz kalıyordu. Daha sonra,12 mart 1971 muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi, uyarı, bildiri ve sair irtica teraneleriyle her 10 yılda bir milletin temsilcileri alaşağı ediliyor, değerleri çiğneniyordu. Müslüman Türk milleti üzülüyor, bunalıyor, ama sabırla vakarını koruyor, sokağa dökülmüyor, işi Allah’a havale ediyordu. En nihayet iktidara yürüyen, Sayın R.Tayyip Erdoğan, ders kitaplarında yer alan bir şiiri okuduğu için hapse atılıyordu. Hatta Başbakan iken partisi kapatılmaya ramak kalmıştı. Asıl görevi vatan savunması olan TSK nin bazı mensupları, hâlâ darbe planları yapıyor. Kaos ve dehşet senaryoları hazırlıyorlardı. İşte bütün bu olup biten haksızlık ve zulümler, naçiz kanaatime göre, gayretullah’a dokundu. Burç döndü, İlâhî adalet tecelli etti. 9 yıl önce hayal bile edemeyeceğimiz demokratik gelişme ve özgürlükler elde edildi. Tarafsız ve âdil yargı işbaşına geldi. Adaletten söz etmişken, İslam adalet sisteminden ve Osmanlı adaletinden birer örnek sunmak istiyorum. Übey-ibni Ka’b adındaki bir sahabi, Halife Hz.Ömer aleyhine bir dâva açar. Hakim Zeyd-ibni Sabit davetiye ile Hz. Ömer’i duruşmaya çağırır. Mahkeme salonuna gelen Hz.Ömer’e hakim tarafından yakınında bir yer gösterilmesi üzerine, Ömer; “Bu ne hal?” der. “Beni davacının yanında değil de kendi yakınında oturtman tarafgirliktir.” Hakim Zeyd’in cevabı şudur: -“Allah’a ve âhiret gününe imanı tam olan bir hakimin taraf tutması imkansızdır. Benim hep uyguladığım usulümdür. Dâvalıyı en yakınıma alarak, ifade verirken, göz ucuyla mimiklerini, vücut dilini ve ruh halini de anlamaya çalışırım.” Hz.Ömer teşekkür eder. Allah’a hamd eder. Osmanlı Devletinin altın yıllarında, Fatih Sultan Mehmet Han devrinde Konyalı bir tüccar, İtalya’dan kumaş ithal etmek ister. Venedik’ten gemiye yüklenen kumaşlar İstanbul’a doğru yola çıkmış, fakat yolda gemi batmıştı. Parasını alamayan Venedikli tüccar, Konya kadısına başvurmuş: -Ben görevimi yaptım. Malları gemiye yükledim. Paramı isterim. Konyalı tüccar ise: -Sipariş ettiğim malları teslim almış değilim. Bedelini ödemem mümkün değildir. Derler… Konya kadısı Hârim efendinin hükmü şudur: “Venedikli tacir siparişi gemiye yüklemiştir. Geminin batması yüce Allah’ın takdiridir. Venedikli davacı malın bedelini alacaktır.” Beklemediği bu adalet karşısında hayran kalan İtalyan tüccar, Hıristiyanlıktan ayrılıp, Kelime-i Şehâdet getirerek Müslüman olur… HÜDÂYA EMANET OLUNUZ…

Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.