Reklam Alanı (Gövde Üst Reklam) Bu alana reklam ver

Gökçek’in Kısmeti ve Kıspeti

MÜFİT ONBAŞI tarafından
15 Nisan, 2012 16:51 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 22.03.2024 12:07
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, “Kısmet olursa yeniden aday olurum” dedi ya; bu, er meydanına döndürdüğü siyaset arenasında kıspet giyip peşrev çekmeye başladığının ispatıdır!

İKİ ÖNEMLİ ŞART VAR…

 Gökçek’in, “Çok önemli projelerim var” gerekçesine kimse itiraz edemez, yaptıkları var.

İtiraz edenler, onun projelerinin ötesinde projeler sunmak zorundadır.

Başkan sözlerini, “Ondan sonra emekli olurum” diyor ama projeler bitmezse ne olacak?

O daha sonra düşünülecek bir husus.

Ha, bir de bu amacına ulaşmasının iki önemli şartı var. Birincisi elbette ‘Allah izin verirse’ ve de ‘Başbakan uygun görürse’!

YANDIĞIMIZIN RESMİDİR!

 Bizi, gerçekten bizi, yani medya mensuplarını özellikle de televizyon dünyasını yakından ilgilendiren hedefleri de var Başkan Gökçek’in. Emeklilik sonrası için dedi ki:

“Sonra belki de televizyonlarda program yaparım.”

Yandık!

Televizyonculuğu da belediye başkanlığı gibi olursa reyting-meyting komaz altüst eder!

DENEYİM VE DONANIM…

 Bilindiği gibi, Melih Gökçek, dört dönem Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı, bir dönem de Keçiören Belediye Başkanlığı olmak üzere 5 dönemdir Ankara’nın dününe, bugüne ve yarınına mührünü vuran bir isim.

Hal böyle olunca, sadece belediye başkanlığı ile kalmadı, siyasetin dokularına nüfuz ederek pek az belediye başkanına nasip olan bir deneyim ve donanım kazandı.

“Belediye başkanları arasında genel siyaseti benim kadar bilen yok” demesi ondan.

Siyaset otobanında kimi zaman hız limitini aşan Gökçek, yeri geldi ara yollara saptı. Virajlı, inişli-çıkışlı bu yollarda atlattığı her badire, her koşulda direksiyonu toparlayabilen bir şoför özelliği kazandırdı kendisine.

Bu sürece dönük değerlendirme yaparken, “Ben oldum olası sadece belediye başkanı olarak kalmadım. Çünkü ben aktif siyasetten geldim. Anavatan Partisi’ndeyken de aynı şekilde hareket ettim, Refah Partisi’nde de Fazilet Partisi’nde de aynısını yaptım. Bunlar birbirini takip eden kapatılan partiler biliyorsunuz. Şimdi Ak Parti içinde de aynı şekilde davranıyorum” diyen Gökçek, kendisine yönelik tavırları, eylemleri, söylemleri, “Bana hücum etmelerinden daha doğal bir şey olmaz” olgunluğuyla karşılayıp önlemini alabilme noktasına varmış.

Moda deyimle; aşmış!

CHP İLE ‘GÖBEK BAĞI’ VAR!

Bir de kendisinin çok özel bir ihtisas sahası var: CHP

Öyle ki, “CHP benim velinimetim” diyecek kadar göbekten bağlı CHP’ye!

Çünkü, elde ettiği siyasi başarının ardında CHP’ye karşı yürüttüğü mücadelenin ve CHP’nin içinde bulunduğu hallerin etkisi olduğuna inanıyor.

Haksız da değil!

AB ÜYELİĞİ VE BÜYÜKŞEHİR

 Geçtiğimiz hafta Avrupa Birliği Bakanı ve Baş müzakereci Egemen Bağış ve Ankara Valisi Alâaddin Yüksel ile birlikte imza attığı “Ankara AB’ye Hazırlanıyor Projesi”, Gökçek’in Ankara olarak Türkiye’nin AB’ye uyum sürecine sağladığı katkıyı değil, Avrupa ve dünya ölçeğinde kazanılan ödüllerin de havadan gelmediğini gösteriyordu.

Evet, Başkan Gökçek’in kısmeti açık, kıspeti sağlam görünüyor.

Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

İlahi Adalete Selâm

blank
Avatarı
Aksiyon ER tarafından
11 Aralık, 2025 11:33 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Ülkemizde 27 Mayıs 1960 ihtilâlinden beri, yarım asırlık darbeler tarihine baktığımızda; nereden nereye geldiğimizin sembolik göstergesi bu olayda, ilâhî adaletin tecellisini görürüz. İşin püf noktası şudur; Cenab-ı Hakkın 99 Esma-i Hüsna’sından (güzel isimlerinden) birisi (EL-ADL) ADALETTİR. Allah (c.c.) mutlak Âdildir. Mülkün (Kâinatın)temeli adalettir. Zerreden kürreye kadar tüm varlıklar; çok hassas, milimetrik bir denge üzerinde yaratılmış ve öylece devam etmektedir. Mevsimlerin gelip-gidişi, gündüzün geceyi takip edişi, dünyamızın ve diğer gezegenlerin yörüngesinde bir milim dahi şaşmadan hareket etmeleri, hepsi hassas dengeler üzerinde cereyan eden ilâhi adaletin eseridir. Adaletin olmadığı yerde zulüm ve haksızlık vardır. Denge bozulmuş demektir. Denge bozulunca da ayakta durulamaz, yıkım olur. Bu sebeple, Hz. Peygamberimiz Cuma hutbesinde; ”Şüphesiz Allah adaleti, iyiliği ve yakınlara yardımı emreder. Fuhşu, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. Tutasınız diye size (Allah) öğüt veriyor.” Mealindeki (Nahl 90.) ayeti okuyarak adaletin önemini izah etmiştir. Bu sünnet asırlardır İslam Aleminde her cuma hutbesinde devam etmektedir. Buna istinaden Hz. Peygamberimiz “Mülk küfürle devam edebilir. Ama zulümle asla ayakta kalamaz.” buyurmuştur. Divan edebiyatımızdan şu güzel mısraları günümüz Türkçesiyle veriyorum: Cümle eşya hâlikındır, kul eliyle işlenir, Emr-i Barî olmadıkça sanma ki, bir çöp deprenir. Hak kulundan intikamın, yine kul ile alır, Bilmeyen ilm-i ledünnü anı kul etti sanır. Ne kahrı desti-âdâdan (düşmanlar) ne lütfu âşinadan (dostlar) bil, Umûrun (işlerini) hakka tefviz(havale) et,Cenab-ı Kibriyadan bil. Şimdi yarım asır öncesine 27 mayıs 1960 darbesine bakalım: Demokratik yolla milletin ezici çoğunluğunun oylarıyla seçilmiş Menderes hükümeti, silahlı kuvvetlerce devriliyor, iktidar mensupları Yassı ada’da kurulan sözde Yüksek adalet divanında, ağır hakaretler altında yargılanıyor. Merhum Menderes ve iki bakan idam ediliyor. Genel Kurmay Başkanı Merhum Rüştü Erdelhun paşa idama mahkum ediliyor ve askerlerin hakaretlerine maruz kalıyordu. Daha sonra,12 mart 1971 muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi, uyarı, bildiri ve sair irtica teraneleriyle her 10 yılda bir milletin temsilcileri alaşağı ediliyor, değerleri çiğneniyordu. Müslüman Türk milleti üzülüyor, bunalıyor, ama sabırla vakarını koruyor, sokağa dökülmüyor, işi Allah’a havale ediyordu. En nihayet iktidara yürüyen, Sayın R.Tayyip Erdoğan, ders kitaplarında yer alan bir şiiri okuduğu için hapse atılıyordu. Hatta Başbakan iken partisi kapatılmaya ramak kalmıştı. Asıl görevi vatan savunması olan TSK nin bazı mensupları, hâlâ darbe planları yapıyor. Kaos ve dehşet senaryoları hazırlıyorlardı. İşte bütün bu olup biten haksızlık ve zulümler, naçiz kanaatime göre, gayretullah’a dokundu. Burç döndü, İlâhî adalet tecelli etti. 9 yıl önce hayal bile edemeyeceğimiz demokratik gelişme ve özgürlükler elde edildi. Tarafsız ve âdil yargı işbaşına geldi. Adaletten söz etmişken, İslam adalet sisteminden ve Osmanlı adaletinden birer örnek sunmak istiyorum. Übey-ibni Ka’b adındaki bir sahabi, Halife Hz.Ömer aleyhine bir dâva açar. Hakim Zeyd-ibni Sabit davetiye ile Hz. Ömer’i duruşmaya çağırır. Mahkeme salonuna gelen Hz.Ömer’e hakim tarafından yakınında bir yer gösterilmesi üzerine, Ömer; “Bu ne hal?” der. “Beni davacının yanında değil de kendi yakınında oturtman tarafgirliktir.” Hakim Zeyd’in cevabı şudur: -“Allah’a ve âhiret gününe imanı tam olan bir hakimin taraf tutması imkansızdır. Benim hep uyguladığım usulümdür. Dâvalıyı en yakınıma alarak, ifade verirken, göz ucuyla mimiklerini, vücut dilini ve ruh halini de anlamaya çalışırım.” Hz.Ömer teşekkür eder. Allah’a hamd eder. Osmanlı Devletinin altın yıllarında, Fatih Sultan Mehmet Han devrinde Konyalı bir tüccar, İtalya’dan kumaş ithal etmek ister. Venedik’ten gemiye yüklenen kumaşlar İstanbul’a doğru yola çıkmış, fakat yolda gemi batmıştı. Parasını alamayan Venedikli tüccar, Konya kadısına başvurmuş: -Ben görevimi yaptım. Malları gemiye yükledim. Paramı isterim. Konyalı tüccar ise: -Sipariş ettiğim malları teslim almış değilim. Bedelini ödemem mümkün değildir. Derler… Konya kadısı Hârim efendinin hükmü şudur: “Venedikli tacir siparişi gemiye yüklemiştir. Geminin batması yüce Allah’ın takdiridir. Venedikli davacı malın bedelini alacaktır.” Beklemediği bu adalet karşısında hayran kalan İtalyan tüccar, Hıristiyanlıktan ayrılıp, Kelime-i Şehâdet getirerek Müslüman olur… HÜDÂYA EMANET OLUNUZ…

Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.