Reklam Alanı (Gövde Üst Reklam) Bu alana reklam ver

YBÜ TOKİ Tarafından İhale Edildi

blank
MÜFİT ONBAŞI tarafından
28 Kasım, 2013 20:40 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 22.03.2024 12:06
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi kampus alanının 1. etabı, Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) tarafından ihale edildi.

Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin Doğan, Ankara'nın 5. devlet üniversitesinin Çubuk'ta kampus alanındaki yol ve alt yapı çalışmalarının devam ettiğini söyleyerek, 5 etapta yapılacak kampusun 1. etap inşaat ihalesinin TOKİ tarafından yapıldığını belirtti.

İhaleye göre 75 bin metrekarelik kapalı alanın yapılacağını kaydeden Doğan, inşaatın yaklaşık 4 yılda tamamlanmasının planlandığını ifade etti. Yeni kurulan fakültelerle öğrenci sayısını 35 bine yükseltmeyi hedeflediklerini vurgulayan Doğan, şunları söyledi: "Yaklaşık 75 bin metrekarelik kapalı alanı olan 3 fakültemiz yapılacak. İlk etapta 7 fakülte olarak planlanan üniversitemize 3 yeni fakülte daha katıldı. Bunlar İslam Bilimleri, Diş Hekimliği ve Güzel Sanatlar Fakülteleridir. Bu nedenle 25 bin planlanan öğrenci sayımız 35 bine yükseldi. Toplamda 10 fakülteden oluşan kampus alanımız kütüphane, rektörlük, kültür merkezi, alışveriş merkezi gibi alanları da hesaba katarsak toplamda 450 bin metrekarelik kapalı alana sahip olacak. Şu anki bütçemizle hesapladığımızda kampus alanının tamamını yaklaşık 20 yılda tamamlanması planlanmaktadır. Toplam kapalı alan itibarıyla üniversitemiz Türkiye'nin en büyük üniversitesi olacak. İlk etapta yapılacak kapalı alan itibarıyla bile birçok ilde kurulan üniversitelerden daha büyük alana sahip" dedi.

Gazi Üniversitesi yerleşkeyi devretti

Üniversitenin kurulduğu günden bu yana Gazi Üniversitesi Çubuk Yerleşkesini istediklerini hatırlatan Doğan, nihayet yerleşkenin kendilerine tahsis edildiğini aktardı. Çubuk'taki arazi için sağlık hizmetleri meslek yüksekokulunu kurdukları bilgisini veren Doğan, şunları kaydetti: "Yıldırım Beyazıt Üniversitesinin tek meslek yüksekokulu sağlık hizmetleri meslek yüksekokuludur. Sağlıkla ilgili 18 ayrı meslek dalında eğitim verecek bir yüksekokuldur ve Gazi Üniversitesinin oradaki binalarını boşaltmasının ardından aynı yıl eğitim ve öğretimine başlayacak. Bunun için de planladığımız zaman önümüzdeki eğitim ve öğretim yılıdır. Bununla ilgili hukuki süreç tamamlandı. Burada ilk etapta hemşirelik bölümü, fizik tedavi rehabilitasyon, ebelik, beslenme ve diyet, spor bölümleri gibi bölümlerimiz olacak. Ama bunun dışında da sağlıkla ilgili hizmet veren yaklaşık 14 tane daha bölüm var. Bu meslek yüksekokulunda bu bölümlerin tamamı kuruldu."

Metro kampüse kadar gelecek

Esenboğa Havalimanına gelecek metronun kampüs alanına kadar geleceğini söyleyen Doğan, "Şu anda etüt projelerde Yıldırım Beyazıt kampüsüne kadar raylı sistemin ulaştığını gördük. Proje aşamasına geldi. Keçiören metrosunun bitiminden sonra bu projeye başlanılacak. Önümüzdeki 2 veya 3 ay içerisinde herhalde bu netleşerek, proje için ihaleye çıkılacak" diye konuştu.

Araştırma üniversitesi olduklarının altını çizen Doğan, 3 yıl içerisinde kamuoyunda en iyi hizmet veren bir üniversite kanısının oluştuğunu vurguladı. Tüm bunların lafla olmadığını ifade eden Doğan, uluslararası üniversite olmanın ise en büyük hedefleri olduğuna işaret etti.

Yurt ihtiyaçlarına dikkati çeken Doğan, "Toplamda 35 bin öğrencinin bulunacağı üniversite alanımızda çok sayıda öğrenci yurduna ihtiyacımız olacak. Bunların bir kısmı YURTKUR tarafından karşılanacak. Özellikle yabancı uyruklu doktora öğrencilerimizin kalabilmeleri için 1+1 dairelerin olduğu misafirhanelere ihtiyacımız var. Bunları da üniversitemizin imkanlarıyla yapmayı planlamaktayız. Ancak bunlar da yeterli olmayacağı için özel teşebbüs yatırımcılarımızın da çok sayıda yurt yaptırmaları çağrısında bulunuyoruz" şeklinde konuştu.

Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

İlahi Adalete Selâm

blank
Avatarı
Aksiyon ER tarafından
11 Aralık, 2025 11:33 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Ülkemizde 27 Mayıs 1960 ihtilâlinden beri, yarım asırlık darbeler tarihine baktığımızda; nereden nereye geldiğimizin sembolik göstergesi bu olayda, ilâhî adaletin tecellisini görürüz. İşin püf noktası şudur; Cenab-ı Hakkın 99 Esma-i Hüsna’sından (güzel isimlerinden) birisi (EL-ADL) ADALETTİR. Allah (c.c.) mutlak Âdildir. Mülkün (Kâinatın)temeli adalettir. Zerreden kürreye kadar tüm varlıklar; çok hassas, milimetrik bir denge üzerinde yaratılmış ve öylece devam etmektedir. Mevsimlerin gelip-gidişi, gündüzün geceyi takip edişi, dünyamızın ve diğer gezegenlerin yörüngesinde bir milim dahi şaşmadan hareket etmeleri, hepsi hassas dengeler üzerinde cereyan eden ilâhi adaletin eseridir. Adaletin olmadığı yerde zulüm ve haksızlık vardır. Denge bozulmuş demektir. Denge bozulunca da ayakta durulamaz, yıkım olur. Bu sebeple, Hz. Peygamberimiz Cuma hutbesinde; ”Şüphesiz Allah adaleti, iyiliği ve yakınlara yardımı emreder. Fuhşu, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. Tutasınız diye size (Allah) öğüt veriyor.” Mealindeki (Nahl 90.) ayeti okuyarak adaletin önemini izah etmiştir. Bu sünnet asırlardır İslam Aleminde her cuma hutbesinde devam etmektedir. Buna istinaden Hz. Peygamberimiz “Mülk küfürle devam edebilir. Ama zulümle asla ayakta kalamaz.” buyurmuştur. Divan edebiyatımızdan şu güzel mısraları günümüz Türkçesiyle veriyorum: Cümle eşya hâlikındır, kul eliyle işlenir, Emr-i Barî olmadıkça sanma ki, bir çöp deprenir. Hak kulundan intikamın, yine kul ile alır, Bilmeyen ilm-i ledünnü anı kul etti sanır. Ne kahrı desti-âdâdan (düşmanlar) ne lütfu âşinadan (dostlar) bil, Umûrun (işlerini) hakka tefviz(havale) et,Cenab-ı Kibriyadan bil. Şimdi yarım asır öncesine 27 mayıs 1960 darbesine bakalım: Demokratik yolla milletin ezici çoğunluğunun oylarıyla seçilmiş Menderes hükümeti, silahlı kuvvetlerce devriliyor, iktidar mensupları Yassı ada’da kurulan sözde Yüksek adalet divanında, ağır hakaretler altında yargılanıyor. Merhum Menderes ve iki bakan idam ediliyor. Genel Kurmay Başkanı Merhum Rüştü Erdelhun paşa idama mahkum ediliyor ve askerlerin hakaretlerine maruz kalıyordu. Daha sonra,12 mart 1971 muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi, uyarı, bildiri ve sair irtica teraneleriyle her 10 yılda bir milletin temsilcileri alaşağı ediliyor, değerleri çiğneniyordu. Müslüman Türk milleti üzülüyor, bunalıyor, ama sabırla vakarını koruyor, sokağa dökülmüyor, işi Allah’a havale ediyordu. En nihayet iktidara yürüyen, Sayın R.Tayyip Erdoğan, ders kitaplarında yer alan bir şiiri okuduğu için hapse atılıyordu. Hatta Başbakan iken partisi kapatılmaya ramak kalmıştı. Asıl görevi vatan savunması olan TSK nin bazı mensupları, hâlâ darbe planları yapıyor. Kaos ve dehşet senaryoları hazırlıyorlardı. İşte bütün bu olup biten haksızlık ve zulümler, naçiz kanaatime göre, gayretullah’a dokundu. Burç döndü, İlâhî adalet tecelli etti. 9 yıl önce hayal bile edemeyeceğimiz demokratik gelişme ve özgürlükler elde edildi. Tarafsız ve âdil yargı işbaşına geldi. Adaletten söz etmişken, İslam adalet sisteminden ve Osmanlı adaletinden birer örnek sunmak istiyorum. Übey-ibni Ka’b adındaki bir sahabi, Halife Hz.Ömer aleyhine bir dâva açar. Hakim Zeyd-ibni Sabit davetiye ile Hz. Ömer’i duruşmaya çağırır. Mahkeme salonuna gelen Hz.Ömer’e hakim tarafından yakınında bir yer gösterilmesi üzerine, Ömer; “Bu ne hal?” der. “Beni davacının yanında değil de kendi yakınında oturtman tarafgirliktir.” Hakim Zeyd’in cevabı şudur: -“Allah’a ve âhiret gününe imanı tam olan bir hakimin taraf tutması imkansızdır. Benim hep uyguladığım usulümdür. Dâvalıyı en yakınıma alarak, ifade verirken, göz ucuyla mimiklerini, vücut dilini ve ruh halini de anlamaya çalışırım.” Hz.Ömer teşekkür eder. Allah’a hamd eder. Osmanlı Devletinin altın yıllarında, Fatih Sultan Mehmet Han devrinde Konyalı bir tüccar, İtalya’dan kumaş ithal etmek ister. Venedik’ten gemiye yüklenen kumaşlar İstanbul’a doğru yola çıkmış, fakat yolda gemi batmıştı. Parasını alamayan Venedikli tüccar, Konya kadısına başvurmuş: -Ben görevimi yaptım. Malları gemiye yükledim. Paramı isterim. Konyalı tüccar ise: -Sipariş ettiğim malları teslim almış değilim. Bedelini ödemem mümkün değildir. Derler… Konya kadısı Hârim efendinin hükmü şudur: “Venedikli tacir siparişi gemiye yüklemiştir. Geminin batması yüce Allah’ın takdiridir. Venedikli davacı malın bedelini alacaktır.” Beklemediği bu adalet karşısında hayran kalan İtalyan tüccar, Hıristiyanlıktan ayrılıp, Kelime-i Şehâdet getirerek Müslüman olur… HÜDÂYA EMANET OLUNUZ…

Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.