Reklam Alanı (Gövde Üst Reklam) Bu alana reklam ver

Ankara Oto Sanatkarları’nı Bakan Çiçek Ziyaret Etti

MÜFİT ONBAŞI tarafından
18 Mayıs, 2011 19:00 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 22.03.2024 12:08
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Ankara Oto Sanatkarları’nı Bakan Çiçek Ziyaret Etti Ankara Oto Sanatkarları Esnaf Odasında Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek Oto Sanatkarı esnafı ile toplantı düzenledi. Toplantıya katılan Oto esnafı sıkıntılarını tek, tek anlattılar. Torba yasasından, bağkur’a kadar emeklilik yaşından yıpranma hakkına kadar esnafın sorunları masaya yatırıldı. İlk konuşmayı Ankara Oto Sanatkarları Esnaf Odası Başkanı Mustafa Arslanoğlu aldı; Yıllardan beri çözülmeyen sorunlarımız var. Bu sorunlar çözülmediği gibi her yıl bir sorun daha ekleniyor. Bu sadece Ankara’nın değil Tüm Türkiye’nin sorunudur. Özellikle son yıllarda sigorta şirketleri ile yaşadığımız sorunlar esnafı zor duruma sokmuştur. Sigorta şirketlerin esnaf üzerindeki dayatmaları var. Sanayideki esnaflarımız gelen kazalı aracı onarımı yaparken nasıl kaliteli yaparım gayreti içindeyken Sigorta şirketleri yan sanayi parça veya tedarik parça vermektedir. İşine geldiği gibi aracı Yetkili servislere yönlendirmektedir. Diğer bir yandan kendi işçiliğimizin ücretini belirleme noktasına gitmiştir. 7 yıldır esnafım bu sorunlarla ayakta kalma mücadelesinde. Sigorta şirketleri ise 7 yıl sonra zarar ettiklerini açıkladılar. Biz işçilikleri bedavaya yapsak bile sigorta şirketleri yine zarar edecekler. Zararlarını esnaf da arıyorlar. Yaptıkları yaptırımları sigorta poliçelerinde yer alıyor. 1 yıl önce hazine müsteşarlığında toplantı gerçekleştirdik. Toplantı sonucu komite kurulması kararı alındı. 2 ay öncede tekrar hazine müsteşarlığında toplantı yaptık. Yine komite kurulması kararı alındı. Bazı bürokratların küçük esnafın sorunları ile ilgilenmemesi büyük sermaye grupların çıkarları doğrultusunda çalışması bizleri üzmektedir. Bunlar bizim servetimiz. Bu sorunlar yetkili servislerde yaşanmıyor. Yetkili servislere tanınan hakları küçük esnafa da tanınmasını istiyoruz. Garanti kapsamındaki araçların bakım onarımı yetkili servislerde yapılırken küçük esnafımızda yapılmıyor. Bu konuda gerekli düzenlemenin yapılıp küçük esnafında bakmasını istiyoruz. 8 yıllık ilköğretimden sonra sanayi sitelerinde çırak olarak çalışacak eleman kalmamıştır. Gelecekte bu mesleği devam edecek nesiller yetişmesi için sanayi sitelerin içine meslek okullarının açılmasını istiyoruz. Şaşmaz sanayi sitesi girişinde yol kenarlarına kamyoncular park etmektedir. Yasal olarak yasak olduğu halde bir türlü kaldırılması noktasında çalışma yürütülmüyor. Sanayi sitelerine giriş yapan müşterilerimiz ve üyelerimiz bu kamyonlar nedeni ile kazalarla karşı karşıya kalmaktadır. Bilindiği üzere 2004 yılında sanayi sitelerin şehir dışına taşınma sürecinden bu yana 7 yıl geçmesine rağmen eski sanayi sitelerinde kaçak çalışanlar var. Bizler bütün yükümlülüklerimizi yerine getirirken kaçak çalışanlara göz yumulmaktadır.” dedi. Bakan’dan Oto Sanatkarına Destek Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, “''Dikkat ederseniz, vatandaşın karşısına siyasetçiden başka çıkan olmaz. Ne Hazine Müsteşarı gelir hesap verir, ne filanca müdür gelir hesap verir. Ama işte millet memuru değil, devlet memuru olunca zaman, zaman onlarla ilgili şikayetler de bizim üzerimizde. Onun için demokrasi önemlidir. Vatandaş kimi istiyorsa iş başına getirir, kimi istiyorsa götürür. İnsanlar da kalmak istiyorsa gereğini yapar. Demokrasi dediğimiz şey sadece milletvekili, belediye başkanı seçiminden ibaret değil. Başlangıçta demokrasiler temsili demokrasi şeklindeydi. Günümüzde ise katılımcı demokrasi ön plandadır. İster birey olarak, ister bireylerin mensup olduğu meslek kurumları olarak, onlar da demokrasinin bir parçasıdır. Sizlerde odalar var, sizin bağlı olduğunuz bir çatı kuruluşu var. İllerde, ilçelerde şubeler var. Meslek kuruluşlarına göre oluşmuş odalar var, bunlar da demokrasinin vazgeçilmez unsurları. Dernekler var, vakıflar var... Bunlar iyi görev yapmaları durumunda demokrasiye katkı sunan kuruluşlardır.'' Kendi derdi ile uğraşmayan diğer ülkelerin derdi ile uğraşan meslek odalarından bahseden Çiçek ; “ kanun tasarısı hazırlanırken bu kuruluşları hiç görmeyiz. Uzun süre Meclis'te olan bir arkadaşınız olarak ifade edeyim, biz en az maddeli, en az kesimi bile ilgilendiren bir kanunu çıkarırken en az 60 kuruluşa göndeririz. Biz böyle bir taslak hazırlıyoruz, siz bu konuda ne diyorsunuz diye sorarız. Sizi temin ederim yüzde 90'ından iki satır yazı bile gelmez. Bunun ispatını her yerde yaparım. Biz istiyoruz ki bu tür düzenlemeleri yaparken herkes görüşünü söylemesini istiyoruz” dedi. Başkan Arslanoğlu’nun anlattığı sıkıntılar için, üzerine düşen görev yetki alanında Hazine Müsteşarlığı yetkilileri ile ister kendi makamında isterse odaya getirip sizlerin karşısına çıkarıp soruları yanıtlama noktasında toplantı ayarlayacağını vurgulayan Çiçek, diğer sıkıntıların yerel yönetimlerle olduğunun altını çizdi.
Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

İlahi Adalete Selâm

blank
Avatarı
Aksiyon ER tarafından
11 Aralık, 2025 11:33 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Ülkemizde 27 Mayıs 1960 ihtilâlinden beri, yarım asırlık darbeler tarihine baktığımızda; nereden nereye geldiğimizin sembolik göstergesi bu olayda, ilâhî adaletin tecellisini görürüz. İşin püf noktası şudur; Cenab-ı Hakkın 99 Esma-i Hüsna’sından (güzel isimlerinden) birisi (EL-ADL) ADALETTİR. Allah (c.c.) mutlak Âdildir. Mülkün (Kâinatın)temeli adalettir. Zerreden kürreye kadar tüm varlıklar; çok hassas, milimetrik bir denge üzerinde yaratılmış ve öylece devam etmektedir. Mevsimlerin gelip-gidişi, gündüzün geceyi takip edişi, dünyamızın ve diğer gezegenlerin yörüngesinde bir milim dahi şaşmadan hareket etmeleri, hepsi hassas dengeler üzerinde cereyan eden ilâhi adaletin eseridir. Adaletin olmadığı yerde zulüm ve haksızlık vardır. Denge bozulmuş demektir. Denge bozulunca da ayakta durulamaz, yıkım olur. Bu sebeple, Hz. Peygamberimiz Cuma hutbesinde; ”Şüphesiz Allah adaleti, iyiliği ve yakınlara yardımı emreder. Fuhşu, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. Tutasınız diye size (Allah) öğüt veriyor.” Mealindeki (Nahl 90.) ayeti okuyarak adaletin önemini izah etmiştir. Bu sünnet asırlardır İslam Aleminde her cuma hutbesinde devam etmektedir. Buna istinaden Hz. Peygamberimiz “Mülk küfürle devam edebilir. Ama zulümle asla ayakta kalamaz.” buyurmuştur. Divan edebiyatımızdan şu güzel mısraları günümüz Türkçesiyle veriyorum: Cümle eşya hâlikındır, kul eliyle işlenir, Emr-i Barî olmadıkça sanma ki, bir çöp deprenir. Hak kulundan intikamın, yine kul ile alır, Bilmeyen ilm-i ledünnü anı kul etti sanır. Ne kahrı desti-âdâdan (düşmanlar) ne lütfu âşinadan (dostlar) bil, Umûrun (işlerini) hakka tefviz(havale) et,Cenab-ı Kibriyadan bil. Şimdi yarım asır öncesine 27 mayıs 1960 darbesine bakalım: Demokratik yolla milletin ezici çoğunluğunun oylarıyla seçilmiş Menderes hükümeti, silahlı kuvvetlerce devriliyor, iktidar mensupları Yassı ada’da kurulan sözde Yüksek adalet divanında, ağır hakaretler altında yargılanıyor. Merhum Menderes ve iki bakan idam ediliyor. Genel Kurmay Başkanı Merhum Rüştü Erdelhun paşa idama mahkum ediliyor ve askerlerin hakaretlerine maruz kalıyordu. Daha sonra,12 mart 1971 muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi, uyarı, bildiri ve sair irtica teraneleriyle her 10 yılda bir milletin temsilcileri alaşağı ediliyor, değerleri çiğneniyordu. Müslüman Türk milleti üzülüyor, bunalıyor, ama sabırla vakarını koruyor, sokağa dökülmüyor, işi Allah’a havale ediyordu. En nihayet iktidara yürüyen, Sayın R.Tayyip Erdoğan, ders kitaplarında yer alan bir şiiri okuduğu için hapse atılıyordu. Hatta Başbakan iken partisi kapatılmaya ramak kalmıştı. Asıl görevi vatan savunması olan TSK nin bazı mensupları, hâlâ darbe planları yapıyor. Kaos ve dehşet senaryoları hazırlıyorlardı. İşte bütün bu olup biten haksızlık ve zulümler, naçiz kanaatime göre, gayretullah’a dokundu. Burç döndü, İlâhî adalet tecelli etti. 9 yıl önce hayal bile edemeyeceğimiz demokratik gelişme ve özgürlükler elde edildi. Tarafsız ve âdil yargı işbaşına geldi. Adaletten söz etmişken, İslam adalet sisteminden ve Osmanlı adaletinden birer örnek sunmak istiyorum. Übey-ibni Ka’b adındaki bir sahabi, Halife Hz.Ömer aleyhine bir dâva açar. Hakim Zeyd-ibni Sabit davetiye ile Hz. Ömer’i duruşmaya çağırır. Mahkeme salonuna gelen Hz.Ömer’e hakim tarafından yakınında bir yer gösterilmesi üzerine, Ömer; “Bu ne hal?” der. “Beni davacının yanında değil de kendi yakınında oturtman tarafgirliktir.” Hakim Zeyd’in cevabı şudur: -“Allah’a ve âhiret gününe imanı tam olan bir hakimin taraf tutması imkansızdır. Benim hep uyguladığım usulümdür. Dâvalıyı en yakınıma alarak, ifade verirken, göz ucuyla mimiklerini, vücut dilini ve ruh halini de anlamaya çalışırım.” Hz.Ömer teşekkür eder. Allah’a hamd eder. Osmanlı Devletinin altın yıllarında, Fatih Sultan Mehmet Han devrinde Konyalı bir tüccar, İtalya’dan kumaş ithal etmek ister. Venedik’ten gemiye yüklenen kumaşlar İstanbul’a doğru yola çıkmış, fakat yolda gemi batmıştı. Parasını alamayan Venedikli tüccar, Konya kadısına başvurmuş: -Ben görevimi yaptım. Malları gemiye yükledim. Paramı isterim. Konyalı tüccar ise: -Sipariş ettiğim malları teslim almış değilim. Bedelini ödemem mümkün değildir. Derler… Konya kadısı Hârim efendinin hükmü şudur: “Venedikli tacir siparişi gemiye yüklemiştir. Geminin batması yüce Allah’ın takdiridir. Venedikli davacı malın bedelini alacaktır.” Beklemediği bu adalet karşısında hayran kalan İtalyan tüccar, Hıristiyanlıktan ayrılıp, Kelime-i Şehâdet getirerek Müslüman olur… HÜDÂYA EMANET OLUNUZ…

Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.