Reklam Alanı (Gövde Üst Reklam) Bu alana reklam ver

MHP İlçe Başkanlığı Cevap Bekliyor

blank
MÜFİT ONBAŞI tarafından
19 Ocak, 2016 13:22 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 22.03.2024 12:05
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Çubuk siyasi muhalefet olarak MHP Çubuk İlçe başkanlığından birçok sorulara cevap aradığı basın açıklaması verdi.

Diğer muhalefet partilere de Çubuk için neler yapılması ve ya yapılacağı konusunda örnek olacağı düşünülüyor.

Çubuk'ta Neyi Değiştirdiniz? Sorusunu cevap bekleyen MHP Çubuk İlçe Başkanı Adem Kisecik: "Her fırsatta Çubuk için içi boş sloganlar üretenler. Yeri Geldiğinde Çubuk her şeyin en iyisine layık. Ankara’da ne varsa Çubuk’ta da o olacak, “Diyenler ve “Üçlü Olalım, Güçlü olalım “ diyenler Çubuk’ta son 12 yılda ne yaptınız? Sadece sloganlarla vatandaşa yaranmaya çalışanlar, Çubuk’ta neyi değiştirdiniz? Çubuk’a şöyle baktığımızda yeşil çubuk gitmiş yerine beton çubuk gelmiş. Çubuk’ta sosyal kültürel alanlar yok, otopark yok, Konferans salonu yok, yüzme havuzu yok, bisiklet yolu yok, parklar bakımsız ve güvenliksiz, toplu taşıma yetersiz, vatandaşlar otobüslerde rezil. Vatandaşlara, Müteahhitlere adamına göre davranma almış başını gitmiş. Belediye müdürlere teslim. Müdürler zaten şaibeli. Başkan ve başkan yardımcıları ne iş yapar? Halkın ve esnafın içine neden çıkmazlar. Esnaf sadece Perşembe pazarından mı ibaret? Çubuk Belediyesini idare edenlere soruyoruz. Yıllardır elinizde tuttuğunuz yerel idareciliğiniz, belediyeciliğiniz bu mu? Hani Çubuk’a Metro gelecekti? Gelmesi için ne yaptınız? Üniversitenin 4 yıllık bölümleri gelecekti ne oldu? Ya bu işi adam gibi yapın. Ya da yapıyormuş gibi davranmayın.Bir Müzeyi değişik sebeplerle 40 sefer açmaktan başka ne yaptınız? İyi ki müze yaptınız. Ya müze olmasaydı ne yapacaktınız? Çubuk’ta yağmur yağınca cadde ve sokaklarda oluşan göletçiklerden vatandaşlar yürüyemez oldu. Birçok sokakta doğru düzgün kaldırım yok. Olan kaldırımlarda evlere şenlik. Ya dar ya da bir tarafı var bir tarafı yok. Bu görüntülerin arz ettiği vahametin ve tehlikenin farkına varın, Kendinize çeki düzen verin. Çubuk Çayını beton yığınına çevirdiniz. Çubuk Çayında Ruhsuz ilgisiz bir çalışma yapıldı. Çubuk’un İmarı sorunlu, İmarda çalışanlar daha sorunlu. Bu mu sizin altın kadronuz? Çubuk’ta bir kent meydanı yok. Yeşil Olan parkı da cafe ve büfelere çevirerek adeta vatandaşın girmesine müsaade etmeyecek şekilde küçültünüz. Çubuk, kimliksiz bir ilçeye sayenizde dönüştü. Çubuk’un layık görüldüğü bu ilgisizlik, beceriksizlik, İlçemizin potansiyelini heba etmekte, Turistik değerini yok etmektedir. Çubuk’un bir çok imkanları ve kaynakları varken bunlar değerlendirilememektedir. Çubuk, çay vadisi, Karagöl, baraj, şelale ve yaylalar gibi çeşitli değerleri varken, Buralarla ilgili ne yapıldı?

Özlüce termal kaynak suyu neden Büyükşehir’e verildi? Verildi de ne yapıldı? Bu olanaklar, maalesef Çubuk’un İçinde bulunduğu ilgisizlik ve umursamazlık nereye kadar devam edecek? Çubuklular yıllardır her türlü sosyal ve sportif etkinliklerden mahrum kalmıştır. Her seçim döneminde Çubukluları vaatlerle kandıran yerel siyasiler, Çubuk’ta her seferinde olduğu gibi Yine Çubukluyu hayal kırıklığına uğratmıştır ve yıllardır ortaya hiçbir eser ortaya koyamamıştır. Mevcut belediye yönetimi de 2 yıldır ortaya hiçbir eser koyamamıştır. Tekrar hatırlatıyoruz Muhsin Yazıcıoğlu mahalle muhtarının söylediği gibi Mahallelerde” kaldırım yok, durak yok, doğalgaz yok, suyu bağlanmayan evler var, yolları açılmayan arsalar var. Bunları kim yapacak? Eş, dost akrabayı işe yerleştirmekten başka ne yaptınız? Sivil toplum kuruluşları ve muhtarlarla kavgalı bir yönetim. Sadece elinde baston değneği gibi kullandığı Çubuk Kent Konseyi var. Oda sadece birkaç önerge vererek iş yapıyormuş gibi bir görüntü arz ediyor. Onunda içi boş, Çubuk Kent Konseyi başkanı bir siyasi partinin milletvekilleri ile fotoğraf çekinmenin ve belediye ile yurt dışına gitmenin dışında ne yaptı? Hangi önergesini takip etti ve sonuç aldı. Kent konseyinden ne beklenir? Kendi dışında kime faydası olur. Çubuk, Caddesi, bulvarı, sokağı, suyu, havasıyla ve diğer doğal ve kültürel zenginliği ile vazgeçilmezdir. Çubuk’a gelin hep birlikte sahip çıkalım” diyerek sorularına cevap bekliyor.

Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

İlahi Adalete Selâm

blank
Avatarı
Aksiyon ER tarafından
11 Aralık, 2025 11:33 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Ülkemizde 27 Mayıs 1960 ihtilâlinden beri, yarım asırlık darbeler tarihine baktığımızda; nereden nereye geldiğimizin sembolik göstergesi bu olayda, ilâhî adaletin tecellisini görürüz. İşin püf noktası şudur; Cenab-ı Hakkın 99 Esma-i Hüsna’sından (güzel isimlerinden) birisi (EL-ADL) ADALETTİR. Allah (c.c.) mutlak Âdildir. Mülkün (Kâinatın)temeli adalettir. Zerreden kürreye kadar tüm varlıklar; çok hassas, milimetrik bir denge üzerinde yaratılmış ve öylece devam etmektedir. Mevsimlerin gelip-gidişi, gündüzün geceyi takip edişi, dünyamızın ve diğer gezegenlerin yörüngesinde bir milim dahi şaşmadan hareket etmeleri, hepsi hassas dengeler üzerinde cereyan eden ilâhi adaletin eseridir. Adaletin olmadığı yerde zulüm ve haksızlık vardır. Denge bozulmuş demektir. Denge bozulunca da ayakta durulamaz, yıkım olur. Bu sebeple, Hz. Peygamberimiz Cuma hutbesinde; ”Şüphesiz Allah adaleti, iyiliği ve yakınlara yardımı emreder. Fuhşu, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. Tutasınız diye size (Allah) öğüt veriyor.” Mealindeki (Nahl 90.) ayeti okuyarak adaletin önemini izah etmiştir. Bu sünnet asırlardır İslam Aleminde her cuma hutbesinde devam etmektedir. Buna istinaden Hz. Peygamberimiz “Mülk küfürle devam edebilir. Ama zulümle asla ayakta kalamaz.” buyurmuştur. Divan edebiyatımızdan şu güzel mısraları günümüz Türkçesiyle veriyorum: Cümle eşya hâlikındır, kul eliyle işlenir, Emr-i Barî olmadıkça sanma ki, bir çöp deprenir. Hak kulundan intikamın, yine kul ile alır, Bilmeyen ilm-i ledünnü anı kul etti sanır. Ne kahrı desti-âdâdan (düşmanlar) ne lütfu âşinadan (dostlar) bil, Umûrun (işlerini) hakka tefviz(havale) et,Cenab-ı Kibriyadan bil. Şimdi yarım asır öncesine 27 mayıs 1960 darbesine bakalım: Demokratik yolla milletin ezici çoğunluğunun oylarıyla seçilmiş Menderes hükümeti, silahlı kuvvetlerce devriliyor, iktidar mensupları Yassı ada’da kurulan sözde Yüksek adalet divanında, ağır hakaretler altında yargılanıyor. Merhum Menderes ve iki bakan idam ediliyor. Genel Kurmay Başkanı Merhum Rüştü Erdelhun paşa idama mahkum ediliyor ve askerlerin hakaretlerine maruz kalıyordu. Daha sonra,12 mart 1971 muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi, uyarı, bildiri ve sair irtica teraneleriyle her 10 yılda bir milletin temsilcileri alaşağı ediliyor, değerleri çiğneniyordu. Müslüman Türk milleti üzülüyor, bunalıyor, ama sabırla vakarını koruyor, sokağa dökülmüyor, işi Allah’a havale ediyordu. En nihayet iktidara yürüyen, Sayın R.Tayyip Erdoğan, ders kitaplarında yer alan bir şiiri okuduğu için hapse atılıyordu. Hatta Başbakan iken partisi kapatılmaya ramak kalmıştı. Asıl görevi vatan savunması olan TSK nin bazı mensupları, hâlâ darbe planları yapıyor. Kaos ve dehşet senaryoları hazırlıyorlardı. İşte bütün bu olup biten haksızlık ve zulümler, naçiz kanaatime göre, gayretullah’a dokundu. Burç döndü, İlâhî adalet tecelli etti. 9 yıl önce hayal bile edemeyeceğimiz demokratik gelişme ve özgürlükler elde edildi. Tarafsız ve âdil yargı işbaşına geldi. Adaletten söz etmişken, İslam adalet sisteminden ve Osmanlı adaletinden birer örnek sunmak istiyorum. Übey-ibni Ka’b adındaki bir sahabi, Halife Hz.Ömer aleyhine bir dâva açar. Hakim Zeyd-ibni Sabit davetiye ile Hz. Ömer’i duruşmaya çağırır. Mahkeme salonuna gelen Hz.Ömer’e hakim tarafından yakınında bir yer gösterilmesi üzerine, Ömer; “Bu ne hal?” der. “Beni davacının yanında değil de kendi yakınında oturtman tarafgirliktir.” Hakim Zeyd’in cevabı şudur: -“Allah’a ve âhiret gününe imanı tam olan bir hakimin taraf tutması imkansızdır. Benim hep uyguladığım usulümdür. Dâvalıyı en yakınıma alarak, ifade verirken, göz ucuyla mimiklerini, vücut dilini ve ruh halini de anlamaya çalışırım.” Hz.Ömer teşekkür eder. Allah’a hamd eder. Osmanlı Devletinin altın yıllarında, Fatih Sultan Mehmet Han devrinde Konyalı bir tüccar, İtalya’dan kumaş ithal etmek ister. Venedik’ten gemiye yüklenen kumaşlar İstanbul’a doğru yola çıkmış, fakat yolda gemi batmıştı. Parasını alamayan Venedikli tüccar, Konya kadısına başvurmuş: -Ben görevimi yaptım. Malları gemiye yükledim. Paramı isterim. Konyalı tüccar ise: -Sipariş ettiğim malları teslim almış değilim. Bedelini ödemem mümkün değildir. Derler… Konya kadısı Hârim efendinin hükmü şudur: “Venedikli tacir siparişi gemiye yüklemiştir. Geminin batması yüce Allah’ın takdiridir. Venedikli davacı malın bedelini alacaktır.” Beklemediği bu adalet karşısında hayran kalan İtalyan tüccar, Hıristiyanlıktan ayrılıp, Kelime-i Şehâdet getirerek Müslüman olur… HÜDÂYA EMANET OLUNUZ…

Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.