Reklam Alanı (Gövde Üst Reklam) Bu alana reklam ver

Ankara’da Öğrencilerden Savunma Sanayiine Katkı

blank
Mert Onbaşı tarafından
20 Haziran, 2025 15:58 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 21.06.2025 11:34
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Ankara’daki Başkent Üniversitesi Elektrik–Elektronik Mühendisliği Bölümü 4. sınıf öğrencileri Zelal Önay ve Onat Baysal, danışmanları Prof. Dr. Sedat Nazlıbilek ve Dr. Öğr. Üyesi Onur Koçak önderliğinde, fonksiyonel yakın kızılötesi spektroskopi (fNIRS) tabanlı taşınabilir bir beyin dalgası takip sistemi geliştirdi.

Sistem; pilotlar ve askerler gibi yüksek bilişsel yük altında çalışan personelin beyin frontal loblarındaki oksijenlenme düzeylerini ölçerek stres, yorgunluk, dikkat kaybı ve hipoksi gibi kritik durumları anlık olarak tespit ediyor. Kask veya gözlük formunda taşınabilen sistem, sensör verilerini kablosuz ağlar üzerinden komuta merkezine iletiyor; böylece operasyonda herhangi bir fizyolojik veya bilişsel risk anında fark edilebiliyor.

Öğrenciler, projenin yerli üretim olması ve düşük maliyetiyle dikkat çektiğini vurguluyor. Zelal Önay, “Milli ve yerli bir cihazla, kullanıcıya zarar vermeden beyin aktivitelerini takip edebiliyoruz,” derken, Onat Baysal da “Gerçek zamanlı veri ile operasyon güvenliği artıyor; bu da insan-makine etkileşimini ileri taşıyor,” ifadelerini kullandı.

Öğrencilerden Zelal Önay, "Pilot ve askerlerin kritik operasyonlar sırasında yaralanmalar ya da bilinç kayıpları ya da oksijen düşümü o anki müdahale için çok önemli. Hem de operasyonları yönetirken bir üst merkezin bundan haberdar olmaları, bilişsel durumları nasıl diye üst merkezin bunu kontrol edebilmesi herhangi bir savaş seyrinde de önem taşıdığı için milli ve yerli bir teknoloji yapmaya çalıştık. Eğer Türkiye bunu olası bir durumda aktif bir şekilde kullanırsa, diğer askerler bilgisayar durumlarını kontrol edemezken, bizim kendi askerlerimiz ve pilotlarımız direkt olarak kontrol sağlayabilecekler. Bu da herhangi bir kimyasal yaralanmanın ya da herhangi bir olumsuz bir durumun önüne geçebilir. Şu an projemiz Savunma Sanayii Başkanlığı kapsamında, rapor gönderimi yaptık. Yerli ve milli bir cihaz yaparak aslında olası bir durumda Türkiye'nin kendi askerleri ve askeri pilotları için beyin aktivitelerini gözlemleyebilen ve olumsuz durumda alarm vererek bu sorunun önüne geçebilen bir cihaz yapmaya çalıştık" dedi.

Tasarım aşamasında sensör yerleşimi, cihazın ergonomisi ve güvenli iletişim protokollerinin optimize edilmesine öncelik verildiği belirtiliyor.

Literatürde fNIRS teknolojisi; pilotların bilişsel iş yükünün izlenmesi, olası hipoksi/G-loc semptomlarının tahmini gibi uygulamalarda kullanılıyor. Başkent Üniversitesi ekibi ise bu bilgi birikimini yerli bir sistemle taçlandırmış, sistemin Savunma Sanayii Başkanlığı dahilinde değerlendirilmeye alındığı, önümüzdeki süreçte saha testleri ve üretim planlaması yapılacağı aktarılıyor.

Proje, savunma ve havacılıkta insan faktörünün daha iyi anlaşılmasını hedefleyerek, düşük maliyetli ve taşınabilir teknolojilerle operasyonel güvenliği ve performansı artıran nöroergonomik çözümler sunmayı amaçlıyor.

Kaynak: Demirören Haber Ajansı (DHA)

Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

İlahi Adalete Selâm

blank
Avatarı
Aksiyon ER tarafından
11 Aralık, 2025 11:33 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Ülkemizde 27 Mayıs 1960 ihtilâlinden beri, yarım asırlık darbeler tarihine baktığımızda; nereden nereye geldiğimizin sembolik göstergesi bu olayda, ilâhî adaletin tecellisini görürüz. İşin püf noktası şudur; Cenab-ı Hakkın 99 Esma-i Hüsna’sından (güzel isimlerinden) birisi (EL-ADL) ADALETTİR. Allah (c.c.) mutlak Âdildir. Mülkün (Kâinatın)temeli adalettir. Zerreden kürreye kadar tüm varlıklar; çok hassas, milimetrik bir denge üzerinde yaratılmış ve öylece devam etmektedir. Mevsimlerin gelip-gidişi, gündüzün geceyi takip edişi, dünyamızın ve diğer gezegenlerin yörüngesinde bir milim dahi şaşmadan hareket etmeleri, hepsi hassas dengeler üzerinde cereyan eden ilâhi adaletin eseridir. Adaletin olmadığı yerde zulüm ve haksızlık vardır. Denge bozulmuş demektir. Denge bozulunca da ayakta durulamaz, yıkım olur. Bu sebeple, Hz. Peygamberimiz Cuma hutbesinde; ”Şüphesiz Allah adaleti, iyiliği ve yakınlara yardımı emreder. Fuhşu, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. Tutasınız diye size (Allah) öğüt veriyor.” Mealindeki (Nahl 90.) ayeti okuyarak adaletin önemini izah etmiştir. Bu sünnet asırlardır İslam Aleminde her cuma hutbesinde devam etmektedir. Buna istinaden Hz. Peygamberimiz “Mülk küfürle devam edebilir. Ama zulümle asla ayakta kalamaz.” buyurmuştur. Divan edebiyatımızdan şu güzel mısraları günümüz Türkçesiyle veriyorum: Cümle eşya hâlikındır, kul eliyle işlenir, Emr-i Barî olmadıkça sanma ki, bir çöp deprenir. Hak kulundan intikamın, yine kul ile alır, Bilmeyen ilm-i ledünnü anı kul etti sanır. Ne kahrı desti-âdâdan (düşmanlar) ne lütfu âşinadan (dostlar) bil, Umûrun (işlerini) hakka tefviz(havale) et,Cenab-ı Kibriyadan bil. Şimdi yarım asır öncesine 27 mayıs 1960 darbesine bakalım: Demokratik yolla milletin ezici çoğunluğunun oylarıyla seçilmiş Menderes hükümeti, silahlı kuvvetlerce devriliyor, iktidar mensupları Yassı ada’da kurulan sözde Yüksek adalet divanında, ağır hakaretler altında yargılanıyor. Merhum Menderes ve iki bakan idam ediliyor. Genel Kurmay Başkanı Merhum Rüştü Erdelhun paşa idama mahkum ediliyor ve askerlerin hakaretlerine maruz kalıyordu. Daha sonra,12 mart 1971 muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi, uyarı, bildiri ve sair irtica teraneleriyle her 10 yılda bir milletin temsilcileri alaşağı ediliyor, değerleri çiğneniyordu. Müslüman Türk milleti üzülüyor, bunalıyor, ama sabırla vakarını koruyor, sokağa dökülmüyor, işi Allah’a havale ediyordu. En nihayet iktidara yürüyen, Sayın R.Tayyip Erdoğan, ders kitaplarında yer alan bir şiiri okuduğu için hapse atılıyordu. Hatta Başbakan iken partisi kapatılmaya ramak kalmıştı. Asıl görevi vatan savunması olan TSK nin bazı mensupları, hâlâ darbe planları yapıyor. Kaos ve dehşet senaryoları hazırlıyorlardı. İşte bütün bu olup biten haksızlık ve zulümler, naçiz kanaatime göre, gayretullah’a dokundu. Burç döndü, İlâhî adalet tecelli etti. 9 yıl önce hayal bile edemeyeceğimiz demokratik gelişme ve özgürlükler elde edildi. Tarafsız ve âdil yargı işbaşına geldi. Adaletten söz etmişken, İslam adalet sisteminden ve Osmanlı adaletinden birer örnek sunmak istiyorum. Übey-ibni Ka’b adındaki bir sahabi, Halife Hz.Ömer aleyhine bir dâva açar. Hakim Zeyd-ibni Sabit davetiye ile Hz. Ömer’i duruşmaya çağırır. Mahkeme salonuna gelen Hz.Ömer’e hakim tarafından yakınında bir yer gösterilmesi üzerine, Ömer; “Bu ne hal?” der. “Beni davacının yanında değil de kendi yakınında oturtman tarafgirliktir.” Hakim Zeyd’in cevabı şudur: -“Allah’a ve âhiret gününe imanı tam olan bir hakimin taraf tutması imkansızdır. Benim hep uyguladığım usulümdür. Dâvalıyı en yakınıma alarak, ifade verirken, göz ucuyla mimiklerini, vücut dilini ve ruh halini de anlamaya çalışırım.” Hz.Ömer teşekkür eder. Allah’a hamd eder. Osmanlı Devletinin altın yıllarında, Fatih Sultan Mehmet Han devrinde Konyalı bir tüccar, İtalya’dan kumaş ithal etmek ister. Venedik’ten gemiye yüklenen kumaşlar İstanbul’a doğru yola çıkmış, fakat yolda gemi batmıştı. Parasını alamayan Venedikli tüccar, Konya kadısına başvurmuş: -Ben görevimi yaptım. Malları gemiye yükledim. Paramı isterim. Konyalı tüccar ise: -Sipariş ettiğim malları teslim almış değilim. Bedelini ödemem mümkün değildir. Derler… Konya kadısı Hârim efendinin hükmü şudur: “Venedikli tacir siparişi gemiye yüklemiştir. Geminin batması yüce Allah’ın takdiridir. Venedikli davacı malın bedelini alacaktır.” Beklemediği bu adalet karşısında hayran kalan İtalyan tüccar, Hıristiyanlıktan ayrılıp, Kelime-i Şehâdet getirerek Müslüman olur… HÜDÂYA EMANET OLUNUZ…

Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.