Reklam Alanı (Gövde Üst Reklam) Bu alana reklam ver

Başkent Ankara’ya Pentagon!

MÜFİT ONBAŞI tarafından
14 Mayıs, 2011 17:14 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 22.03.2024 12:08
Okuma Süresi: 1dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

 

Başkent Ankara'ya Pentagon!   Amerikan savunmasının beyni olan ve başkent Washington'un içinde ayrı bir şehir gibi yapılanan Pentagon'un bir benzeri, Ankara'da polis için kurulacak. Merkezde, dünyanın birçok ülkesindeki güvenlik güçleri, özel eğitme alınacak.  Takvim gazetesinin haberine göre; Türkiye, polis eğitiminde dünyanın merkez üssü olacak! 2008 yılından bu yana planlanan Uluslar arası Polis Eğitim Merkezi'nin (UPEM) kurulması için düğmeye basıldı. Devlet Planlama Teşkilatı'nın, 2011 yatırım programına aldığı merkez için Ankara Çubuk'ta arazi tahsisi yapıldı. UPEM projesine tahsis edilen 900 bin metrekare arazi üzerinde adeta yeni bir şehir kurulacak. Merkez içinde atış pistleri, eğitim göletleri, Off-road ve motosiklet pistleri, kriminal ve olay yeri inceleme alanı, bomba imha eğitim alanı, operasyonel müdahale eğitim parkuru, pratik eğitim şehri bulunacak. Dinlenme ve piknik alanları ile spor tesislerinin yer alacağı bu şehirde, dünya standartlarında eğitim de verilebilecek.   DERSİMİZ INTERPOL! Merkezde, Türkiye'nin anlaşması olan, Orta Asya'dan Afganistan, Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Moğolistan, Özbekistan, Tacikistan, Türkmenistan, Balkan ülkelerinden Arnavutluk, Bosna-Hersek, Kosova, Makedonya, Moldova, Romanya, Ortadoğu'dan Filistin, Irak, Lübnan, Suriye, Ürdün, Afrika'dan Sudan, Etiyopya, Nijerya, Fildişi Sahili ve Mali'nin polis teşkilatlarına eğitim verilecek. Günde 3 bin polise eğitim verebilecek merkezde, "İnterpol Terörizmle Mücadele Akademisi" de hayata geçirilecek. Dünya polisleri, interpol uzmanlığı eğitimini Türkiye'de alacak.   1. Ana giriş 2. Eğitim İdari Binası 3. Eğitim Amfisi 4. 360 Derece Atış Pisti 5. Mühimmat Deposu 6. Off-Road Pisti 7. Motosiklet Eğitim Pisti 8. 100 metre Atış Parkuru 9. Hareketli Hedef Atış Parkuru 10. 50 metre Atış Parkuru 11. Derslik, Kafeterya, Depo 12. Araç Atış Parkuru 13. 200 metre Atış Parkuru 14. UPEM Korusu 15. 400 metre Atış Parkuru 16. Olay Yeri İnceleme Eğitim Alanı 17. Bomba İmha Eğitim Alanı 18. İkinci Giriş 19. Üçüncü Giriş 20. Taktik Eğitim Parkuru 21. Pentatlon Sahası 22. Operasyon Eğitimi Parkuru 23. Keskin Nişancı Kulesi 24. Pratik Eğitim Şehri 25. Panzer Su Deposu 26. Eğitim Göleti 27. Rekreasyon Göleti 28. Dinlenme ve Piknik Alanları 29. Açık Hava Spor Tesisleri
Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

İlahi Adalete Selâm

blank
Avatarı
Aksiyon ER tarafından
11 Aralık, 2025 11:33 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Ülkemizde 27 Mayıs 1960 ihtilâlinden beri, yarım asırlık darbeler tarihine baktığımızda; nereden nereye geldiğimizin sembolik göstergesi bu olayda, ilâhî adaletin tecellisini görürüz. İşin püf noktası şudur; Cenab-ı Hakkın 99 Esma-i Hüsna’sından (güzel isimlerinden) birisi (EL-ADL) ADALETTİR. Allah (c.c.) mutlak Âdildir. Mülkün (Kâinatın)temeli adalettir. Zerreden kürreye kadar tüm varlıklar; çok hassas, milimetrik bir denge üzerinde yaratılmış ve öylece devam etmektedir. Mevsimlerin gelip-gidişi, gündüzün geceyi takip edişi, dünyamızın ve diğer gezegenlerin yörüngesinde bir milim dahi şaşmadan hareket etmeleri, hepsi hassas dengeler üzerinde cereyan eden ilâhi adaletin eseridir. Adaletin olmadığı yerde zulüm ve haksızlık vardır. Denge bozulmuş demektir. Denge bozulunca da ayakta durulamaz, yıkım olur. Bu sebeple, Hz. Peygamberimiz Cuma hutbesinde; ”Şüphesiz Allah adaleti, iyiliği ve yakınlara yardımı emreder. Fuhşu, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. Tutasınız diye size (Allah) öğüt veriyor.” Mealindeki (Nahl 90.) ayeti okuyarak adaletin önemini izah etmiştir. Bu sünnet asırlardır İslam Aleminde her cuma hutbesinde devam etmektedir. Buna istinaden Hz. Peygamberimiz “Mülk küfürle devam edebilir. Ama zulümle asla ayakta kalamaz.” buyurmuştur. Divan edebiyatımızdan şu güzel mısraları günümüz Türkçesiyle veriyorum: Cümle eşya hâlikındır, kul eliyle işlenir, Emr-i Barî olmadıkça sanma ki, bir çöp deprenir. Hak kulundan intikamın, yine kul ile alır, Bilmeyen ilm-i ledünnü anı kul etti sanır. Ne kahrı desti-âdâdan (düşmanlar) ne lütfu âşinadan (dostlar) bil, Umûrun (işlerini) hakka tefviz(havale) et,Cenab-ı Kibriyadan bil. Şimdi yarım asır öncesine 27 mayıs 1960 darbesine bakalım: Demokratik yolla milletin ezici çoğunluğunun oylarıyla seçilmiş Menderes hükümeti, silahlı kuvvetlerce devriliyor, iktidar mensupları Yassı ada’da kurulan sözde Yüksek adalet divanında, ağır hakaretler altında yargılanıyor. Merhum Menderes ve iki bakan idam ediliyor. Genel Kurmay Başkanı Merhum Rüştü Erdelhun paşa idama mahkum ediliyor ve askerlerin hakaretlerine maruz kalıyordu. Daha sonra,12 mart 1971 muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi, uyarı, bildiri ve sair irtica teraneleriyle her 10 yılda bir milletin temsilcileri alaşağı ediliyor, değerleri çiğneniyordu. Müslüman Türk milleti üzülüyor, bunalıyor, ama sabırla vakarını koruyor, sokağa dökülmüyor, işi Allah’a havale ediyordu. En nihayet iktidara yürüyen, Sayın R.Tayyip Erdoğan, ders kitaplarında yer alan bir şiiri okuduğu için hapse atılıyordu. Hatta Başbakan iken partisi kapatılmaya ramak kalmıştı. Asıl görevi vatan savunması olan TSK nin bazı mensupları, hâlâ darbe planları yapıyor. Kaos ve dehşet senaryoları hazırlıyorlardı. İşte bütün bu olup biten haksızlık ve zulümler, naçiz kanaatime göre, gayretullah’a dokundu. Burç döndü, İlâhî adalet tecelli etti. 9 yıl önce hayal bile edemeyeceğimiz demokratik gelişme ve özgürlükler elde edildi. Tarafsız ve âdil yargı işbaşına geldi. Adaletten söz etmişken, İslam adalet sisteminden ve Osmanlı adaletinden birer örnek sunmak istiyorum. Übey-ibni Ka’b adındaki bir sahabi, Halife Hz.Ömer aleyhine bir dâva açar. Hakim Zeyd-ibni Sabit davetiye ile Hz. Ömer’i duruşmaya çağırır. Mahkeme salonuna gelen Hz.Ömer’e hakim tarafından yakınında bir yer gösterilmesi üzerine, Ömer; “Bu ne hal?” der. “Beni davacının yanında değil de kendi yakınında oturtman tarafgirliktir.” Hakim Zeyd’in cevabı şudur: -“Allah’a ve âhiret gününe imanı tam olan bir hakimin taraf tutması imkansızdır. Benim hep uyguladığım usulümdür. Dâvalıyı en yakınıma alarak, ifade verirken, göz ucuyla mimiklerini, vücut dilini ve ruh halini de anlamaya çalışırım.” Hz.Ömer teşekkür eder. Allah’a hamd eder. Osmanlı Devletinin altın yıllarında, Fatih Sultan Mehmet Han devrinde Konyalı bir tüccar, İtalya’dan kumaş ithal etmek ister. Venedik’ten gemiye yüklenen kumaşlar İstanbul’a doğru yola çıkmış, fakat yolda gemi batmıştı. Parasını alamayan Venedikli tüccar, Konya kadısına başvurmuş: -Ben görevimi yaptım. Malları gemiye yükledim. Paramı isterim. Konyalı tüccar ise: -Sipariş ettiğim malları teslim almış değilim. Bedelini ödemem mümkün değildir. Derler… Konya kadısı Hârim efendinin hükmü şudur: “Venedikli tacir siparişi gemiye yüklemiştir. Geminin batması yüce Allah’ın takdiridir. Venedikli davacı malın bedelini alacaktır.” Beklemediği bu adalet karşısında hayran kalan İtalyan tüccar, Hıristiyanlıktan ayrılıp, Kelime-i Şehâdet getirerek Müslüman olur… HÜDÂYA EMANET OLUNUZ…

Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.