Reklam Alanı (Gövde Üst Reklam) Bu alana reklam ver

Başkentliler Platformu Üyeleri Çubuk’ta

MÜFİT ONBAŞI tarafından
21 Ocak, 2013 14:06 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 22.03.2024 12:07
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Ankara’da çeşitli sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin ve iş adamlarının bir araya gelerek kurduğu Başkentliler Platformu üyeleri Çubuk’ta toplandı. Çubuk Belediye Başkanı Lokman Özden toplantı sonunda Başkentliler Platformu üyelerine ilçeyi gezdirirken, üyeler bolca Çubuk turşusu, Çubuk Agat Taşı, Çubuk Baklavası ve Çubuk Eti alarak ilçeden ayrıldılar.

Çubuk Dernekler Federasyonu Başkanı Recep Taş ve Çubuk Belediye Başkanı Lokman Özden’in ev sahipliğinde gerçekleştirilen toplantı, Çubuk Belediyesi Mehmet Akif Ersoy Kültür Merkezinde düzenlendi.

Toplantıya Çubuk Belediye Başkanı Lokman Özden, Başkent Platformu yöneticilerinden İcra kurulu Başkanı Nevzat Ceylan, Genel Koordinatör Mehmet Akyol, Parlamento ve Siyasi İlişkiler Kurulu Başkanı Av. Beyhan Aslan, Basın-Yayın Enfermasyon Kurulu Başkanı Veli Sarıtoprak, Çankırı Federasyon Dernekleri Genel Başkanı Adem Can, Kırşehir Dernekleri Federasyonu Başkanı Hilmi Gökçınar, Kalecikliler Federasyonu Başkanı Ali Osman Arslan, Ankara Kulübü Başkanı Metin Özarslan, Hasan Kormazcan, Çubuk Dernekler Federasyonu Başkanı Recep Taş ve çok sayıda federasyon, dernek başkanı ile işadamları ve bürokratlar katıldı.

Toplantının açılış konuşmasını yapan Çubuk Dernekler Federasyonu Başkanı Taş, Başkentteki sivil toplum kuruluşlarının sadece secim süreçlerinde bir araya gelen ve faaliyetlerde bulunan kuruluşlar olmaması gerektiğini söyledi. Başkentlilik bilincini oluşturacak ve etkili kararlar alarak çeşitli faaliyetlerde bulunulması gerektiğini vurgulayan Taş,  Çubuk’ta başlayan bu birlikteliğin sürekli hale getirilmesi gerektiğini kaydetti.

Çubuk’ta bulunan sivil toplum kuruluşları ve faaliyetleri hakkında da bilgi veren Taş, konuşmasının devamında kendilerine her türlü desteği veren ve toplantıda ev sahipliği yapan Çubuk Belediye Başkanı Lokman Özden ile ekibine de teşekkür etti.

Başkentin önemli sivil toplum kuruluşları ile iş adamlarını ilçelerinde misafir etmekten duyduğu memnuniyeti dile getiren Başkan Özden, sivil toplum kuruluşlarının önemine işaret etti. Türkiye’nin normalleşmesi ve yeni anayasanın yazılmasında sivil toplum kuruluşlarının hükümete verdiği desteği vurgulayan Başkan Özden, ’’Ülkemizin ve Başkentimizin dirliğine, birliğine, huzuruna destek veren başarılı ve çalışkan siz değerli yöneticilerine teşekkür ederim. Çalışmalarınızda başarılar dilerim’’ dedi.

İlçenin potansiyelleri hakkında da bilgi veren Başkan Özden, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’nin ilçenin kaderini değiştireceğini anlatarak, Özlüce Köyünde bulunan termal suyun işletilmesi konusunda da yatırımcıları ilçeye davet etti.

Daha sonra sırayla söz alana misafirler Çubuk’un kabuğunu kıran ve gelişen bir ilçe olduğunu bizzat görerek müşahede ettiklerini söylediler.

Başbakanın ilçeye ve Başkan Özden’e verdiği önemi Çevre ve Şehircilik Bakanlığının düzenlediği törende gördüğünü söyleyen Genel Koordinatör Mehmet Akyol, ’’Çubuk çok büyüdü ve gelişti. İsteklerinizi ve taleplerinizi Başbakandan rahatlıkla alabileceğinizi geçen düzenlenen toplantıda gördük. Başbakanın ilçenize ve size ayrı bir ilgi ve alakası var’’ dedi.

Oturum başkanlığını Gazeteci Mehmet Akyol’un yaptığı toplantıda toplumsal barış, terörle mücadele, spor, birlikte hareket etmek, Başkentin ekonomisini ve huzurunun artırılması gibi konular konuşuldu.

Toplantının sonunda Çubuk Eğitim Gönüllüleri Derneği üyeleri tarafından hazırlanan yöresel yemekler, turşu, baklava, vişne suyu ve köy ekmeği çeşitlerinden oluşan yemek ikramı yapılırken, davetliler ilçeden ayrılırken Çubuk turşusu, eti, agat taşı gibi ürünlerden de alma fırsatı buldu.

Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

İlahi Adalete Selâm

blank
Avatarı
Aksiyon ER tarafından
11 Aralık, 2025 11:33 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Ülkemizde 27 Mayıs 1960 ihtilâlinden beri, yarım asırlık darbeler tarihine baktığımızda; nereden nereye geldiğimizin sembolik göstergesi bu olayda, ilâhî adaletin tecellisini görürüz. İşin püf noktası şudur; Cenab-ı Hakkın 99 Esma-i Hüsna’sından (güzel isimlerinden) birisi (EL-ADL) ADALETTİR. Allah (c.c.) mutlak Âdildir. Mülkün (Kâinatın)temeli adalettir. Zerreden kürreye kadar tüm varlıklar; çok hassas, milimetrik bir denge üzerinde yaratılmış ve öylece devam etmektedir. Mevsimlerin gelip-gidişi, gündüzün geceyi takip edişi, dünyamızın ve diğer gezegenlerin yörüngesinde bir milim dahi şaşmadan hareket etmeleri, hepsi hassas dengeler üzerinde cereyan eden ilâhi adaletin eseridir. Adaletin olmadığı yerde zulüm ve haksızlık vardır. Denge bozulmuş demektir. Denge bozulunca da ayakta durulamaz, yıkım olur. Bu sebeple, Hz. Peygamberimiz Cuma hutbesinde; ”Şüphesiz Allah adaleti, iyiliği ve yakınlara yardımı emreder. Fuhşu, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. Tutasınız diye size (Allah) öğüt veriyor.” Mealindeki (Nahl 90.) ayeti okuyarak adaletin önemini izah etmiştir. Bu sünnet asırlardır İslam Aleminde her cuma hutbesinde devam etmektedir. Buna istinaden Hz. Peygamberimiz “Mülk küfürle devam edebilir. Ama zulümle asla ayakta kalamaz.” buyurmuştur. Divan edebiyatımızdan şu güzel mısraları günümüz Türkçesiyle veriyorum: Cümle eşya hâlikındır, kul eliyle işlenir, Emr-i Barî olmadıkça sanma ki, bir çöp deprenir. Hak kulundan intikamın, yine kul ile alır, Bilmeyen ilm-i ledünnü anı kul etti sanır. Ne kahrı desti-âdâdan (düşmanlar) ne lütfu âşinadan (dostlar) bil, Umûrun (işlerini) hakka tefviz(havale) et,Cenab-ı Kibriyadan bil. Şimdi yarım asır öncesine 27 mayıs 1960 darbesine bakalım: Demokratik yolla milletin ezici çoğunluğunun oylarıyla seçilmiş Menderes hükümeti, silahlı kuvvetlerce devriliyor, iktidar mensupları Yassı ada’da kurulan sözde Yüksek adalet divanında, ağır hakaretler altında yargılanıyor. Merhum Menderes ve iki bakan idam ediliyor. Genel Kurmay Başkanı Merhum Rüştü Erdelhun paşa idama mahkum ediliyor ve askerlerin hakaretlerine maruz kalıyordu. Daha sonra,12 mart 1971 muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi, uyarı, bildiri ve sair irtica teraneleriyle her 10 yılda bir milletin temsilcileri alaşağı ediliyor, değerleri çiğneniyordu. Müslüman Türk milleti üzülüyor, bunalıyor, ama sabırla vakarını koruyor, sokağa dökülmüyor, işi Allah’a havale ediyordu. En nihayet iktidara yürüyen, Sayın R.Tayyip Erdoğan, ders kitaplarında yer alan bir şiiri okuduğu için hapse atılıyordu. Hatta Başbakan iken partisi kapatılmaya ramak kalmıştı. Asıl görevi vatan savunması olan TSK nin bazı mensupları, hâlâ darbe planları yapıyor. Kaos ve dehşet senaryoları hazırlıyorlardı. İşte bütün bu olup biten haksızlık ve zulümler, naçiz kanaatime göre, gayretullah’a dokundu. Burç döndü, İlâhî adalet tecelli etti. 9 yıl önce hayal bile edemeyeceğimiz demokratik gelişme ve özgürlükler elde edildi. Tarafsız ve âdil yargı işbaşına geldi. Adaletten söz etmişken, İslam adalet sisteminden ve Osmanlı adaletinden birer örnek sunmak istiyorum. Übey-ibni Ka’b adındaki bir sahabi, Halife Hz.Ömer aleyhine bir dâva açar. Hakim Zeyd-ibni Sabit davetiye ile Hz. Ömer’i duruşmaya çağırır. Mahkeme salonuna gelen Hz.Ömer’e hakim tarafından yakınında bir yer gösterilmesi üzerine, Ömer; “Bu ne hal?” der. “Beni davacının yanında değil de kendi yakınında oturtman tarafgirliktir.” Hakim Zeyd’in cevabı şudur: -“Allah’a ve âhiret gününe imanı tam olan bir hakimin taraf tutması imkansızdır. Benim hep uyguladığım usulümdür. Dâvalıyı en yakınıma alarak, ifade verirken, göz ucuyla mimiklerini, vücut dilini ve ruh halini de anlamaya çalışırım.” Hz.Ömer teşekkür eder. Allah’a hamd eder. Osmanlı Devletinin altın yıllarında, Fatih Sultan Mehmet Han devrinde Konyalı bir tüccar, İtalya’dan kumaş ithal etmek ister. Venedik’ten gemiye yüklenen kumaşlar İstanbul’a doğru yola çıkmış, fakat yolda gemi batmıştı. Parasını alamayan Venedikli tüccar, Konya kadısına başvurmuş: -Ben görevimi yaptım. Malları gemiye yükledim. Paramı isterim. Konyalı tüccar ise: -Sipariş ettiğim malları teslim almış değilim. Bedelini ödemem mümkün değildir. Derler… Konya kadısı Hârim efendinin hükmü şudur: “Venedikli tacir siparişi gemiye yüklemiştir. Geminin batması yüce Allah’ın takdiridir. Venedikli davacı malın bedelini alacaktır.” Beklemediği bu adalet karşısında hayran kalan İtalyan tüccar, Hıristiyanlıktan ayrılıp, Kelime-i Şehâdet getirerek Müslüman olur… HÜDÂYA EMANET OLUNUZ…

Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.