Reklam Alanı (Gövde Üst Reklam) Bu alana reklam ver

Bobinaj Ustasının Büyük Başarısı

MÜFİT ONBAŞI tarafından
01 Aralık, 2011 14:32 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 22.03.2024 12:08
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver
Çubuk'ta yaşayan ve mesleğe çırak olarak başlayan Halil Aksu (43), tonlarca ağırlığındaki elektrikli motorların bobinlerinin imalatını yaparak fabrikalara satıyor. Halil Aksu, yaptığı açıklamada, Çubuk Zahireciler Sitesi'nde bulunan küçük iş yerinde büyük elektrikli motorların bakım ve onarımlarını yaptığını belirtti. İlkokul mezunu olduğunu ve bir elektrikçide çırak olarak mesleğe başladığını ifade eden Aksu, kendi çabalarıyla öğrendiği bilgisayar programları ve araştırmalarla da orta gerilimli motor bobini üretimine başladığını söyledi. İlçede "Bobinaj Üstadı" olarak tanındığını ifade eden Aksu, "Çağın gerekliliği olan bilgisayarı öğrendim ve internette sürekli dev motorların bobinaj sarımı ve üretimiyle ilgili araştırma yapmaya başladım. Çünkü bu işi Türkiye'de yapan firma sayının 7 tane olduğunu biliyordum. Bunlar da bakım ve onarıma yetişemiyorlardı. Bu nedenle bu sektörde ülkemiz dışa bağımlıydı. Almanya'dan, İtalya'dan, Fransa'dan ve ABD'den bakım ve onarım için geliniyor veya tamiri yapılamadığı için yeni motorlar alınıyordu. Bu nedenle büyük açık olan bu sektöre adım atmaya kara verdim" dedi. İlk üretimlerini ASKİ'ye 2 yıl önce yaptığını bildiren Aksu, ilk dükkanını 1991 yılında açtığını, yaklaşık 2 senedir de Türkiye'nin önde gelen fabrikalarının ve kuruluşlarının elektrikli motorlarının bakım ve onarımlarını yaptığını kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Orta gerilim motorlarının bobini ile asenkron motorların bobinajı ve bobin imalatını da kendim yapıyorum. 1991 yılına kadar bu işlemi bizim yaptığımız gibi güç sınırlaması olmadan Türkiye'de yapan yoktu. Şu anda da benimle birlikte Türkiye genelinde bu işlemi yapan sadece 8 firma bulunuyor. Bunların 4'ü İstanbul'da, 2'si Ankara'da, 1'i İzmir'de ve 1'i de Kütahya'da bulunuyor. Bu alan Türkiye'de büyümeye ve gelişmeye açık bir sektör. Daha önceleri fabrikalar bakım ve onarım için yurt dışından firmalarla çalışıyordu. ya da arızalandığı zaman makinelerin yerine yenisini alıyordu. Bu da firmalara çok büyük ekonomik getiri demekti. Şu an gördüğünüz bu makine yaklaşık 250 bin Avro. Bunun bobinaj sarımı ise yaklaşık 40 bin Avro'ya yapmaktayız. Eğer biz bunu yapmasak fabrika 250 bin Avro verip yeni bir makine daha alması gerekiyor. ya da yaklaşık 100 bin Avro verip yurt dışında yaptırması gerekiyor." Kısa süre içinde birçok fabrikadan ve OSTİM'den tamirat için elektrikli motorlar geldiğini anlatan Aksu, özellikle de Arap ülkelerinden teklifler aldıklarını ancak yetişmiş eleman ve sermaye eksikliği nedeniyle teklifleri geri çevirdiğini kaydetti. İş yerinin Çubuk'ta olması nedeniyle teklif verdiği büyük firmaların önce gelip iş yerini incelediklerini ve yaptıkları makinelere baktıktan sonra kendileriyle çalışmaya karar verdiklerini ifade eden Aksu, "Şu an da ASKİ'nin, C.P.Yem Fabrikası'nın, Doğadan Çay, Vilsan, Samur Halıları, Doruksan, Makine Kimya ve birçok çimento fabrikasının motorlarının bakım ve onarımını yapıyorum. Bu makinelerin her biri tonlarca ağırlıktaki makineler. Bizim en büyük dezavantajımız Çubuk'ta olmamızdır. Namımızı duyanlar veya teklif verdiklerimiz önce inanamıyor ve iş yerimize gelerek, önce inceliyor daha sonra da bizle çalışmaya başlıyor. Bir diğer dezavantajımız da bu konuda yetişmiş eleman bulmakta zorlanmamız. Yetiştirdiğimiz elemanlar belirli süreden sonra giderek kendi iş yerlerini açıyor" diye konuştu. KOSGEB'den ve Ankara Kalkınma Ajansı'ndan kendilerine destek olunmasını isteyen Aksu, bu destekler tanındığında istihdam alanları açabileceklerini de söyledi.
Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

İlahi Adalete Selâm

blank
Avatarı
Aksiyon ER tarafından
11 Aralık, 2025 11:33 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Ülkemizde 27 Mayıs 1960 ihtilâlinden beri, yarım asırlık darbeler tarihine baktığımızda; nereden nereye geldiğimizin sembolik göstergesi bu olayda, ilâhî adaletin tecellisini görürüz. İşin püf noktası şudur; Cenab-ı Hakkın 99 Esma-i Hüsna’sından (güzel isimlerinden) birisi (EL-ADL) ADALETTİR. Allah (c.c.) mutlak Âdildir. Mülkün (Kâinatın)temeli adalettir. Zerreden kürreye kadar tüm varlıklar; çok hassas, milimetrik bir denge üzerinde yaratılmış ve öylece devam etmektedir. Mevsimlerin gelip-gidişi, gündüzün geceyi takip edişi, dünyamızın ve diğer gezegenlerin yörüngesinde bir milim dahi şaşmadan hareket etmeleri, hepsi hassas dengeler üzerinde cereyan eden ilâhi adaletin eseridir. Adaletin olmadığı yerde zulüm ve haksızlık vardır. Denge bozulmuş demektir. Denge bozulunca da ayakta durulamaz, yıkım olur. Bu sebeple, Hz. Peygamberimiz Cuma hutbesinde; ”Şüphesiz Allah adaleti, iyiliği ve yakınlara yardımı emreder. Fuhşu, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. Tutasınız diye size (Allah) öğüt veriyor.” Mealindeki (Nahl 90.) ayeti okuyarak adaletin önemini izah etmiştir. Bu sünnet asırlardır İslam Aleminde her cuma hutbesinde devam etmektedir. Buna istinaden Hz. Peygamberimiz “Mülk küfürle devam edebilir. Ama zulümle asla ayakta kalamaz.” buyurmuştur. Divan edebiyatımızdan şu güzel mısraları günümüz Türkçesiyle veriyorum: Cümle eşya hâlikındır, kul eliyle işlenir, Emr-i Barî olmadıkça sanma ki, bir çöp deprenir. Hak kulundan intikamın, yine kul ile alır, Bilmeyen ilm-i ledünnü anı kul etti sanır. Ne kahrı desti-âdâdan (düşmanlar) ne lütfu âşinadan (dostlar) bil, Umûrun (işlerini) hakka tefviz(havale) et,Cenab-ı Kibriyadan bil. Şimdi yarım asır öncesine 27 mayıs 1960 darbesine bakalım: Demokratik yolla milletin ezici çoğunluğunun oylarıyla seçilmiş Menderes hükümeti, silahlı kuvvetlerce devriliyor, iktidar mensupları Yassı ada’da kurulan sözde Yüksek adalet divanında, ağır hakaretler altında yargılanıyor. Merhum Menderes ve iki bakan idam ediliyor. Genel Kurmay Başkanı Merhum Rüştü Erdelhun paşa idama mahkum ediliyor ve askerlerin hakaretlerine maruz kalıyordu. Daha sonra,12 mart 1971 muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi, uyarı, bildiri ve sair irtica teraneleriyle her 10 yılda bir milletin temsilcileri alaşağı ediliyor, değerleri çiğneniyordu. Müslüman Türk milleti üzülüyor, bunalıyor, ama sabırla vakarını koruyor, sokağa dökülmüyor, işi Allah’a havale ediyordu. En nihayet iktidara yürüyen, Sayın R.Tayyip Erdoğan, ders kitaplarında yer alan bir şiiri okuduğu için hapse atılıyordu. Hatta Başbakan iken partisi kapatılmaya ramak kalmıştı. Asıl görevi vatan savunması olan TSK nin bazı mensupları, hâlâ darbe planları yapıyor. Kaos ve dehşet senaryoları hazırlıyorlardı. İşte bütün bu olup biten haksızlık ve zulümler, naçiz kanaatime göre, gayretullah’a dokundu. Burç döndü, İlâhî adalet tecelli etti. 9 yıl önce hayal bile edemeyeceğimiz demokratik gelişme ve özgürlükler elde edildi. Tarafsız ve âdil yargı işbaşına geldi. Adaletten söz etmişken, İslam adalet sisteminden ve Osmanlı adaletinden birer örnek sunmak istiyorum. Übey-ibni Ka’b adındaki bir sahabi, Halife Hz.Ömer aleyhine bir dâva açar. Hakim Zeyd-ibni Sabit davetiye ile Hz. Ömer’i duruşmaya çağırır. Mahkeme salonuna gelen Hz.Ömer’e hakim tarafından yakınında bir yer gösterilmesi üzerine, Ömer; “Bu ne hal?” der. “Beni davacının yanında değil de kendi yakınında oturtman tarafgirliktir.” Hakim Zeyd’in cevabı şudur: -“Allah’a ve âhiret gününe imanı tam olan bir hakimin taraf tutması imkansızdır. Benim hep uyguladığım usulümdür. Dâvalıyı en yakınıma alarak, ifade verirken, göz ucuyla mimiklerini, vücut dilini ve ruh halini de anlamaya çalışırım.” Hz.Ömer teşekkür eder. Allah’a hamd eder. Osmanlı Devletinin altın yıllarında, Fatih Sultan Mehmet Han devrinde Konyalı bir tüccar, İtalya’dan kumaş ithal etmek ister. Venedik’ten gemiye yüklenen kumaşlar İstanbul’a doğru yola çıkmış, fakat yolda gemi batmıştı. Parasını alamayan Venedikli tüccar, Konya kadısına başvurmuş: -Ben görevimi yaptım. Malları gemiye yükledim. Paramı isterim. Konyalı tüccar ise: -Sipariş ettiğim malları teslim almış değilim. Bedelini ödemem mümkün değildir. Derler… Konya kadısı Hârim efendinin hükmü şudur: “Venedikli tacir siparişi gemiye yüklemiştir. Geminin batması yüce Allah’ın takdiridir. Venedikli davacı malın bedelini alacaktır.” Beklemediği bu adalet karşısında hayran kalan İtalyan tüccar, Hıristiyanlıktan ayrılıp, Kelime-i Şehâdet getirerek Müslüman olur… HÜDÂYA EMANET OLUNUZ…

Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.