Reklam Alanı (Gövde Üst Reklam) Bu alana reklam ver

Çubuk Turizmin de Mutfağın Önemi

MÜFİT ONBAŞI tarafından
11 Şubat, 2013 18:47 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 22.03.2024 12:07
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Lokanta İşletmecileriyle ‘Turizmde Mutfağın Önemi’ Toplantısı yapıldı.

Çubuk Belediye Başkanı Lokman Özden, ilçede bulunan lokanta işletmecileriyle bir araya gelerek, ‘Turizmde Mutfağın Önemi’ konusunda bilgi alış verişinde bulundu.

Lokanta işletmecileriyle Belediye Meclis Salonunda bir araya gelen Çubuk Belediye Başkanı Lokman Özden, lokanta işletmecilerinin sorunlarını dinlerken, sektörün ilçe turizmine katkıları ve yapılması gerekenler üzerine fikir alış verişinde bulunuldu.

Toplantının açılışında konuşan Başkan Özden, bölgelerinde yaşanan gelişme ile birlikte esnafında gelişmeye ayak uydurması gerektiğini vurgulayarak,’’Halkımızın ve esnafımızın önceliği ne ise bizim için de öncelik odur. Onun için bu gün buradayız ve önceliklerimizi burada sizinle birlikte konuşacağız’’ dedi.

İlçedeki değişimin sadece belediye faaliyetleriyle olamayacağının altını çizen Başkan Özden, başta turizm olmak üzere belirli bir seviyeye gelmek isteniyorsa esnafların ve özellikle de lokantacıların elini taşın altına koyması gerektiğini kurguladı.

Hedeflerinin arasında tanıtım, turizm ve ticaret olduğunu anlatan Başkan Özden, ’’Bilindiği gibi günümüzde yiyecek-içecek sektörü turizm açısından çok önemli bir konuma gelmiştir. Zira insanların yeme-içme ihtiyaçlarının hiç bitmeyecek olması bu yerlerin gerekliliğini artırmıştır. Yanı başımızda yaklaşık 5 milyon insanın yaşadığı başkentin olması ve merkezle ulaşımında daha da gelişmesi ile orada yaşayan insanların gezme ihtiyaçlarını gidermek için ilçemizi tercih etmeleri daha da fazlalaşmıştır. Bu durumun ilçe turizmine katkıları ise gittikçe artmaktadır. İnsanlar gittikleri veya konakladıkları yerlerde doğal olarak yeme-içme ihtiyacını karşılamak isterler. Bu ihtiyaçlarını ya restoranlarda ya da konakladıkları otel işletmelerinde giderirler. Bu nedenle lokantalarda yiyecek ve içeceklerin hazırlanması ve sunumunda belirli bir kalite yakalanması gerekmektedir’’ dedi.

Gelişim ve değişim sürecinde esnaftan gelecek her türlü öneriye ve talebe açık olduklarını anlatan Başkan Özden, ’’Eğitim başta olmak üzere bir dizi çalışma başlatacağız. Başbakanımızın Sayın Recep Tayyip Erdoğan Beyin Ankara’yı termal turizminin de başkenti yapma projesi ve Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Melih Gökçek Beyin Ankara için çok sayıda önemli projelerinin yanında bizde ilçemizi Başkentin turizm kenti haline getirmek istiyoruz ve bu süreçte esnafımızın desteği bizim için büyük önem taşımaktadır’’ diye konuştu.

Lokanta işletmecilerinin de sırayla konuştuğu toplantının ardında örnek birkaç işletme gezilerek incelemelerde bulunuldu.

Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

İlahi Adalete Selâm

blank
Avatarı
Aksiyon ER tarafından
11 Aralık, 2025 11:33 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Ülkemizde 27 Mayıs 1960 ihtilâlinden beri, yarım asırlık darbeler tarihine baktığımızda; nereden nereye geldiğimizin sembolik göstergesi bu olayda, ilâhî adaletin tecellisini görürüz. İşin püf noktası şudur; Cenab-ı Hakkın 99 Esma-i Hüsna’sından (güzel isimlerinden) birisi (EL-ADL) ADALETTİR. Allah (c.c.) mutlak Âdildir. Mülkün (Kâinatın)temeli adalettir. Zerreden kürreye kadar tüm varlıklar; çok hassas, milimetrik bir denge üzerinde yaratılmış ve öylece devam etmektedir. Mevsimlerin gelip-gidişi, gündüzün geceyi takip edişi, dünyamızın ve diğer gezegenlerin yörüngesinde bir milim dahi şaşmadan hareket etmeleri, hepsi hassas dengeler üzerinde cereyan eden ilâhi adaletin eseridir. Adaletin olmadığı yerde zulüm ve haksızlık vardır. Denge bozulmuş demektir. Denge bozulunca da ayakta durulamaz, yıkım olur. Bu sebeple, Hz. Peygamberimiz Cuma hutbesinde; ”Şüphesiz Allah adaleti, iyiliği ve yakınlara yardımı emreder. Fuhşu, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. Tutasınız diye size (Allah) öğüt veriyor.” Mealindeki (Nahl 90.) ayeti okuyarak adaletin önemini izah etmiştir. Bu sünnet asırlardır İslam Aleminde her cuma hutbesinde devam etmektedir. Buna istinaden Hz. Peygamberimiz “Mülk küfürle devam edebilir. Ama zulümle asla ayakta kalamaz.” buyurmuştur. Divan edebiyatımızdan şu güzel mısraları günümüz Türkçesiyle veriyorum: Cümle eşya hâlikındır, kul eliyle işlenir, Emr-i Barî olmadıkça sanma ki, bir çöp deprenir. Hak kulundan intikamın, yine kul ile alır, Bilmeyen ilm-i ledünnü anı kul etti sanır. Ne kahrı desti-âdâdan (düşmanlar) ne lütfu âşinadan (dostlar) bil, Umûrun (işlerini) hakka tefviz(havale) et,Cenab-ı Kibriyadan bil. Şimdi yarım asır öncesine 27 mayıs 1960 darbesine bakalım: Demokratik yolla milletin ezici çoğunluğunun oylarıyla seçilmiş Menderes hükümeti, silahlı kuvvetlerce devriliyor, iktidar mensupları Yassı ada’da kurulan sözde Yüksek adalet divanında, ağır hakaretler altında yargılanıyor. Merhum Menderes ve iki bakan idam ediliyor. Genel Kurmay Başkanı Merhum Rüştü Erdelhun paşa idama mahkum ediliyor ve askerlerin hakaretlerine maruz kalıyordu. Daha sonra,12 mart 1971 muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi, uyarı, bildiri ve sair irtica teraneleriyle her 10 yılda bir milletin temsilcileri alaşağı ediliyor, değerleri çiğneniyordu. Müslüman Türk milleti üzülüyor, bunalıyor, ama sabırla vakarını koruyor, sokağa dökülmüyor, işi Allah’a havale ediyordu. En nihayet iktidara yürüyen, Sayın R.Tayyip Erdoğan, ders kitaplarında yer alan bir şiiri okuduğu için hapse atılıyordu. Hatta Başbakan iken partisi kapatılmaya ramak kalmıştı. Asıl görevi vatan savunması olan TSK nin bazı mensupları, hâlâ darbe planları yapıyor. Kaos ve dehşet senaryoları hazırlıyorlardı. İşte bütün bu olup biten haksızlık ve zulümler, naçiz kanaatime göre, gayretullah’a dokundu. Burç döndü, İlâhî adalet tecelli etti. 9 yıl önce hayal bile edemeyeceğimiz demokratik gelişme ve özgürlükler elde edildi. Tarafsız ve âdil yargı işbaşına geldi. Adaletten söz etmişken, İslam adalet sisteminden ve Osmanlı adaletinden birer örnek sunmak istiyorum. Übey-ibni Ka’b adındaki bir sahabi, Halife Hz.Ömer aleyhine bir dâva açar. Hakim Zeyd-ibni Sabit davetiye ile Hz. Ömer’i duruşmaya çağırır. Mahkeme salonuna gelen Hz.Ömer’e hakim tarafından yakınında bir yer gösterilmesi üzerine, Ömer; “Bu ne hal?” der. “Beni davacının yanında değil de kendi yakınında oturtman tarafgirliktir.” Hakim Zeyd’in cevabı şudur: -“Allah’a ve âhiret gününe imanı tam olan bir hakimin taraf tutması imkansızdır. Benim hep uyguladığım usulümdür. Dâvalıyı en yakınıma alarak, ifade verirken, göz ucuyla mimiklerini, vücut dilini ve ruh halini de anlamaya çalışırım.” Hz.Ömer teşekkür eder. Allah’a hamd eder. Osmanlı Devletinin altın yıllarında, Fatih Sultan Mehmet Han devrinde Konyalı bir tüccar, İtalya’dan kumaş ithal etmek ister. Venedik’ten gemiye yüklenen kumaşlar İstanbul’a doğru yola çıkmış, fakat yolda gemi batmıştı. Parasını alamayan Venedikli tüccar, Konya kadısına başvurmuş: -Ben görevimi yaptım. Malları gemiye yükledim. Paramı isterim. Konyalı tüccar ise: -Sipariş ettiğim malları teslim almış değilim. Bedelini ödemem mümkün değildir. Derler… Konya kadısı Hârim efendinin hükmü şudur: “Venedikli tacir siparişi gemiye yüklemiştir. Geminin batması yüce Allah’ın takdiridir. Venedikli davacı malın bedelini alacaktır.” Beklemediği bu adalet karşısında hayran kalan İtalyan tüccar, Hıristiyanlıktan ayrılıp, Kelime-i Şehâdet getirerek Müslüman olur… HÜDÂYA EMANET OLUNUZ…

Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.