Reklam Alanı (Gövde Üst Reklam) Bu alana reklam ver

Çubuklu Muhtarlar Urfa’ya Gitti

MÜFİT ONBAŞI tarafından
12 Kasım, 2012 19:54 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 22.03.2024 12:07
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Çubuk Belediyesi, Çubuklu Muhtarları otobüsle ‘Peygamberler Şehri Şanlıurfa’ya uğurladı.

Birçoğu hayatlarında ilk defa Urfa’ya gitme imkanı bulacak muhtarlar, uğurlama esnasında büyük bir heyecan yaşarken, Belediye Başkanı Lokman Özden’e teşekkür ettiler.

Göreve geldiği günden bu tarafa belediyenin imkanları doğrultusunda düzenlenen organizasyonlarla başta Çanakkale olmak üzere pek çok önemli yeri gezme imkanı bulan Çubuklular, bu sefer Urfa gezisi için sefere çıktı.  Urfa gezisine katılan muhtarları Çubuk Belediye Başkanı Lokman Özden belediye binasının önünden yolcu ederken, Belediye Başkan Yardımcısı Hacı Çelebi ve Belediye Meclis Üyesi Osman Refahiyelide muhtarlara yolculuk boyunca eşlik edecek.

İlçe muhtarlarından 45 muhtar ve onlara eşlik edecek belediye görevlilerinden Fen İşleri Müdürü Adil Ezandemir, Satın Alma Müdürü Veyis Almış ve Özel Kalem Müdürü Yusuf Akkaya 2 gün süreyle ‘Peygamberler Şehri Şanlıurfa’yı görme imkanı bulacak.

Urfa gezisine katılan ve birçoğu hayatlarında ilk defa Urfa’yı görecek muhtarlar, uğurlama esnasında büyük heyecan yaşadılar.

Urfa gezisine katılan Cumhuriyet Mahallesi Muhtarı Sadi Saat, ’’Urfa’ya da ilk kez gidiyorum. Çok mutluyuz, bu geziyi düzenleyen başta Belediye Başkanımız Sayın Lokman Özden beye ve ekibine arkadaşlarım adına sonsuz teşekkür ederim. İlçede birlik ve beraberlik olduğu sürece daha birçok yere gideriz’’ dedi.

Bir başka Urfa yolcusu Kışlacık Köyü Muhtarı Remzi Ünalise, birçok yere gittiğini ancak ilk defa Urfa’ya gideceğini kaydederek, ’’Bu yaşa geldim ilk defa Urfa’ya gideceğim. Çok merak ediyordum, Allah nasip etti yola çıktık. Gördüklerimi yolculuğa mazeretleri nedeniyle katılamayan muhtar arkadaşlarıma ve köyde komşularıma anlatacağım’’ diye konuştu.

Tüm muhtarların birlikte Urfa’yı görmenin heyecanı yaşadıklarını ifade eden Çubuk Muhtarlar Dernek Başkanı Ali Çalık, kendilerine bu imkanı sağlayan Çubuk Belediyesi’ne ayrı ayrı  teşekkür ettiklerini kaydetti.

Muhtarlar iki gün boyunca rehberliğini Onur Torgaylı’nın yaptığı Urfa’da ve çevresinde yeni yerler görmenin yanı sıra birçok medeniyete ve peygamberlere ev sahipliği yapmış yerlerin manevi ruhunu yaşama fırsatı da yakalayacak.

Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

İlahi Adalete Selâm

blank
Avatarı
Aksiyon ER tarafından
11 Aralık, 2025 11:33 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Ülkemizde 27 Mayıs 1960 ihtilâlinden beri, yarım asırlık darbeler tarihine baktığımızda; nereden nereye geldiğimizin sembolik göstergesi bu olayda, ilâhî adaletin tecellisini görürüz. İşin püf noktası şudur; Cenab-ı Hakkın 99 Esma-i Hüsna’sından (güzel isimlerinden) birisi (EL-ADL) ADALETTİR. Allah (c.c.) mutlak Âdildir. Mülkün (Kâinatın)temeli adalettir. Zerreden kürreye kadar tüm varlıklar; çok hassas, milimetrik bir denge üzerinde yaratılmış ve öylece devam etmektedir. Mevsimlerin gelip-gidişi, gündüzün geceyi takip edişi, dünyamızın ve diğer gezegenlerin yörüngesinde bir milim dahi şaşmadan hareket etmeleri, hepsi hassas dengeler üzerinde cereyan eden ilâhi adaletin eseridir. Adaletin olmadığı yerde zulüm ve haksızlık vardır. Denge bozulmuş demektir. Denge bozulunca da ayakta durulamaz, yıkım olur. Bu sebeple, Hz. Peygamberimiz Cuma hutbesinde; ”Şüphesiz Allah adaleti, iyiliği ve yakınlara yardımı emreder. Fuhşu, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. Tutasınız diye size (Allah) öğüt veriyor.” Mealindeki (Nahl 90.) ayeti okuyarak adaletin önemini izah etmiştir. Bu sünnet asırlardır İslam Aleminde her cuma hutbesinde devam etmektedir. Buna istinaden Hz. Peygamberimiz “Mülk küfürle devam edebilir. Ama zulümle asla ayakta kalamaz.” buyurmuştur. Divan edebiyatımızdan şu güzel mısraları günümüz Türkçesiyle veriyorum: Cümle eşya hâlikındır, kul eliyle işlenir, Emr-i Barî olmadıkça sanma ki, bir çöp deprenir. Hak kulundan intikamın, yine kul ile alır, Bilmeyen ilm-i ledünnü anı kul etti sanır. Ne kahrı desti-âdâdan (düşmanlar) ne lütfu âşinadan (dostlar) bil, Umûrun (işlerini) hakka tefviz(havale) et,Cenab-ı Kibriyadan bil. Şimdi yarım asır öncesine 27 mayıs 1960 darbesine bakalım: Demokratik yolla milletin ezici çoğunluğunun oylarıyla seçilmiş Menderes hükümeti, silahlı kuvvetlerce devriliyor, iktidar mensupları Yassı ada’da kurulan sözde Yüksek adalet divanında, ağır hakaretler altında yargılanıyor. Merhum Menderes ve iki bakan idam ediliyor. Genel Kurmay Başkanı Merhum Rüştü Erdelhun paşa idama mahkum ediliyor ve askerlerin hakaretlerine maruz kalıyordu. Daha sonra,12 mart 1971 muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi, uyarı, bildiri ve sair irtica teraneleriyle her 10 yılda bir milletin temsilcileri alaşağı ediliyor, değerleri çiğneniyordu. Müslüman Türk milleti üzülüyor, bunalıyor, ama sabırla vakarını koruyor, sokağa dökülmüyor, işi Allah’a havale ediyordu. En nihayet iktidara yürüyen, Sayın R.Tayyip Erdoğan, ders kitaplarında yer alan bir şiiri okuduğu için hapse atılıyordu. Hatta Başbakan iken partisi kapatılmaya ramak kalmıştı. Asıl görevi vatan savunması olan TSK nin bazı mensupları, hâlâ darbe planları yapıyor. Kaos ve dehşet senaryoları hazırlıyorlardı. İşte bütün bu olup biten haksızlık ve zulümler, naçiz kanaatime göre, gayretullah’a dokundu. Burç döndü, İlâhî adalet tecelli etti. 9 yıl önce hayal bile edemeyeceğimiz demokratik gelişme ve özgürlükler elde edildi. Tarafsız ve âdil yargı işbaşına geldi. Adaletten söz etmişken, İslam adalet sisteminden ve Osmanlı adaletinden birer örnek sunmak istiyorum. Übey-ibni Ka’b adındaki bir sahabi, Halife Hz.Ömer aleyhine bir dâva açar. Hakim Zeyd-ibni Sabit davetiye ile Hz. Ömer’i duruşmaya çağırır. Mahkeme salonuna gelen Hz.Ömer’e hakim tarafından yakınında bir yer gösterilmesi üzerine, Ömer; “Bu ne hal?” der. “Beni davacının yanında değil de kendi yakınında oturtman tarafgirliktir.” Hakim Zeyd’in cevabı şudur: -“Allah’a ve âhiret gününe imanı tam olan bir hakimin taraf tutması imkansızdır. Benim hep uyguladığım usulümdür. Dâvalıyı en yakınıma alarak, ifade verirken, göz ucuyla mimiklerini, vücut dilini ve ruh halini de anlamaya çalışırım.” Hz.Ömer teşekkür eder. Allah’a hamd eder. Osmanlı Devletinin altın yıllarında, Fatih Sultan Mehmet Han devrinde Konyalı bir tüccar, İtalya’dan kumaş ithal etmek ister. Venedik’ten gemiye yüklenen kumaşlar İstanbul’a doğru yola çıkmış, fakat yolda gemi batmıştı. Parasını alamayan Venedikli tüccar, Konya kadısına başvurmuş: -Ben görevimi yaptım. Malları gemiye yükledim. Paramı isterim. Konyalı tüccar ise: -Sipariş ettiğim malları teslim almış değilim. Bedelini ödemem mümkün değildir. Derler… Konya kadısı Hârim efendinin hükmü şudur: “Venedikli tacir siparişi gemiye yüklemiştir. Geminin batması yüce Allah’ın takdiridir. Venedikli davacı malın bedelini alacaktır.” Beklemediği bu adalet karşısında hayran kalan İtalyan tüccar, Hıristiyanlıktan ayrılıp, Kelime-i Şehâdet getirerek Müslüman olur… HÜDÂYA EMANET OLUNUZ…

Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.