Reklam Alanı (Gövde Üst Reklam) Bu alana reklam ver

Çubuk’ta “Huzur Vadisi” Heyecanı

MÜFİT ONBAŞI tarafından
21 Eylül, 2011 17:42 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 22.03.2024 12:08
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver
Çubuk'ta "Huzur Vadisi" Heyecanı Çubuk’ta yapılacak olan "Huzur Vadisi" projesi ilçeye büyük heyecan verdi. Çubuk Belediye Başkanı Lokman Özden, gelenekselleşmiş 7. Uluslararası Çubuk Turşu ve Kültür Festivali'ni ziyaret eden Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin'den, Melikşah Mahallesi'nde bulunan alana yatırım yapılması konusunda isteği kabul edildi. Bakan Şahin, yatırım yapılması istenen bölgeyi incelemek ve yapılacak tesis hakkında karar verilmesi için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Genel Müdürü Abdülkadir Kaya başkanlığında Genel Müdür Yardımcısı Gülser Ustaoğlu, Yapı İşleri Dairesi Başkanı Zekeriya Savaş, Yaşlı Bakım Hizmetleri Dairesi Başkanı Abdurrahman Çohaz, İnsan Kaynaklar Dairesi Başkanı Adem Atasever, Sosyal Hizmetler İl Müdürü Lale Öcal ve Sosyal Hizmetler İlçe Müdürü Samiye Korkmazı bölgeye gönderdi. Kaya başkanlığında ilçeye gelen heyet, Çubuk Kaymakamı Cemal Şahin, Belediye Başkanı Lokma Özden ve Başkan Yardımcısı Mehmet Kuzal ile bir araya gelerek toplantı yaptı. Toplantıda konuşan Başkan Özden, Melikşah Mahallesi'ndeki Süleyman Demirel Huzurevi'nin yanında bulunan 215 bin metrekarelik alana büyük bir sosyal kompleks yapılmasını istediklerini söyledi. Özden, şöyle dedi: "Sağ olsunlar festival ziyaretinde Bakanımız Fatma Şahin'e bu isteğimizi ilettik. Bu bölgede belediyemiz tarafından MTA'dan alınan Termal suda bulunmaktadır. Ayrıca Yıldırım Beyazıt Üniversitesi'nin kampüs alanına ve Üniversite tarafından yapılması planlanan fizik tedavi merkezine çok yakın bir yerdir. Her yönüyle yatırım yapılmaya uygun bir bölgedir. Burada yapılacak büyük bir kompleks ilçemizdeki istihdam sorununu da ortadan kaldıracak. Kompleksin ismi 'huzur adisi' olabilir." Kaya da her yerel yöneticinin sosyal konulara duyarlı olmadığını vurgulayarak, kendileri açısından bunun büyük bir imkan olduğunu ve kendilerinin de bu enerjiyi hizmete dönüştüreceklerini söyledi. Abdülkadir Kaya, "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız Fatma Şahin'in görevlendirmesi üzerine bugün geldik. İlçe için yapılacakları sayın kaymakamımız ve sayın belediye başkanımızın talepleri doğrultusunda 2012 bütçesi hazırlık çalışmaları tamamlanmadan hazırlamaya çalışacağız" diye konuştu. Toplantının sonunda heyet, huzurevi kompleksinin yapılacağı arazi, Süleyman Demirel Huzurevi, Sosyal Hizmetler İlçe Müdürlüğü'ne tahsis edilecek bina ve Aile Danışma ve Toplum Merkezi'ni ziyaret ederek çeşitli incelemelerde bulundu.
Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

İlahi Adalete Selâm

blank
Avatarı
Aksiyon ER tarafından
11 Aralık, 2025 11:33 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Ülkemizde 27 Mayıs 1960 ihtilâlinden beri, yarım asırlık darbeler tarihine baktığımızda; nereden nereye geldiğimizin sembolik göstergesi bu olayda, ilâhî adaletin tecellisini görürüz. İşin püf noktası şudur; Cenab-ı Hakkın 99 Esma-i Hüsna’sından (güzel isimlerinden) birisi (EL-ADL) ADALETTİR. Allah (c.c.) mutlak Âdildir. Mülkün (Kâinatın)temeli adalettir. Zerreden kürreye kadar tüm varlıklar; çok hassas, milimetrik bir denge üzerinde yaratılmış ve öylece devam etmektedir. Mevsimlerin gelip-gidişi, gündüzün geceyi takip edişi, dünyamızın ve diğer gezegenlerin yörüngesinde bir milim dahi şaşmadan hareket etmeleri, hepsi hassas dengeler üzerinde cereyan eden ilâhi adaletin eseridir. Adaletin olmadığı yerde zulüm ve haksızlık vardır. Denge bozulmuş demektir. Denge bozulunca da ayakta durulamaz, yıkım olur. Bu sebeple, Hz. Peygamberimiz Cuma hutbesinde; ”Şüphesiz Allah adaleti, iyiliği ve yakınlara yardımı emreder. Fuhşu, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. Tutasınız diye size (Allah) öğüt veriyor.” Mealindeki (Nahl 90.) ayeti okuyarak adaletin önemini izah etmiştir. Bu sünnet asırlardır İslam Aleminde her cuma hutbesinde devam etmektedir. Buna istinaden Hz. Peygamberimiz “Mülk küfürle devam edebilir. Ama zulümle asla ayakta kalamaz.” buyurmuştur. Divan edebiyatımızdan şu güzel mısraları günümüz Türkçesiyle veriyorum: Cümle eşya hâlikındır, kul eliyle işlenir, Emr-i Barî olmadıkça sanma ki, bir çöp deprenir. Hak kulundan intikamın, yine kul ile alır, Bilmeyen ilm-i ledünnü anı kul etti sanır. Ne kahrı desti-âdâdan (düşmanlar) ne lütfu âşinadan (dostlar) bil, Umûrun (işlerini) hakka tefviz(havale) et,Cenab-ı Kibriyadan bil. Şimdi yarım asır öncesine 27 mayıs 1960 darbesine bakalım: Demokratik yolla milletin ezici çoğunluğunun oylarıyla seçilmiş Menderes hükümeti, silahlı kuvvetlerce devriliyor, iktidar mensupları Yassı ada’da kurulan sözde Yüksek adalet divanında, ağır hakaretler altında yargılanıyor. Merhum Menderes ve iki bakan idam ediliyor. Genel Kurmay Başkanı Merhum Rüştü Erdelhun paşa idama mahkum ediliyor ve askerlerin hakaretlerine maruz kalıyordu. Daha sonra,12 mart 1971 muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi, uyarı, bildiri ve sair irtica teraneleriyle her 10 yılda bir milletin temsilcileri alaşağı ediliyor, değerleri çiğneniyordu. Müslüman Türk milleti üzülüyor, bunalıyor, ama sabırla vakarını koruyor, sokağa dökülmüyor, işi Allah’a havale ediyordu. En nihayet iktidara yürüyen, Sayın R.Tayyip Erdoğan, ders kitaplarında yer alan bir şiiri okuduğu için hapse atılıyordu. Hatta Başbakan iken partisi kapatılmaya ramak kalmıştı. Asıl görevi vatan savunması olan TSK nin bazı mensupları, hâlâ darbe planları yapıyor. Kaos ve dehşet senaryoları hazırlıyorlardı. İşte bütün bu olup biten haksızlık ve zulümler, naçiz kanaatime göre, gayretullah’a dokundu. Burç döndü, İlâhî adalet tecelli etti. 9 yıl önce hayal bile edemeyeceğimiz demokratik gelişme ve özgürlükler elde edildi. Tarafsız ve âdil yargı işbaşına geldi. Adaletten söz etmişken, İslam adalet sisteminden ve Osmanlı adaletinden birer örnek sunmak istiyorum. Übey-ibni Ka’b adındaki bir sahabi, Halife Hz.Ömer aleyhine bir dâva açar. Hakim Zeyd-ibni Sabit davetiye ile Hz. Ömer’i duruşmaya çağırır. Mahkeme salonuna gelen Hz.Ömer’e hakim tarafından yakınında bir yer gösterilmesi üzerine, Ömer; “Bu ne hal?” der. “Beni davacının yanında değil de kendi yakınında oturtman tarafgirliktir.” Hakim Zeyd’in cevabı şudur: -“Allah’a ve âhiret gününe imanı tam olan bir hakimin taraf tutması imkansızdır. Benim hep uyguladığım usulümdür. Dâvalıyı en yakınıma alarak, ifade verirken, göz ucuyla mimiklerini, vücut dilini ve ruh halini de anlamaya çalışırım.” Hz.Ömer teşekkür eder. Allah’a hamd eder. Osmanlı Devletinin altın yıllarında, Fatih Sultan Mehmet Han devrinde Konyalı bir tüccar, İtalya’dan kumaş ithal etmek ister. Venedik’ten gemiye yüklenen kumaşlar İstanbul’a doğru yola çıkmış, fakat yolda gemi batmıştı. Parasını alamayan Venedikli tüccar, Konya kadısına başvurmuş: -Ben görevimi yaptım. Malları gemiye yükledim. Paramı isterim. Konyalı tüccar ise: -Sipariş ettiğim malları teslim almış değilim. Bedelini ödemem mümkün değildir. Derler… Konya kadısı Hârim efendinin hükmü şudur: “Venedikli tacir siparişi gemiye yüklemiştir. Geminin batması yüce Allah’ın takdiridir. Venedikli davacı malın bedelini alacaktır.” Beklemediği bu adalet karşısında hayran kalan İtalyan tüccar, Hıristiyanlıktan ayrılıp, Kelime-i Şehâdet getirerek Müslüman olur… HÜDÂYA EMANET OLUNUZ…

Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.