Reklam Alanı (Gövde Üst Reklam) Bu alana reklam ver

Ekmekte En Fazla Ceza Çubuk’a

blank
MÜFİT ONBAŞI tarafından
07 Ocak, 2014 20:30 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 22.03.2024 12:06
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Ankara'daki fırınlar TBMM gündemine taşındı.

İçişleri eski Bakanı Muammer Güler son 5 yılda Başkent'te uygunsuz üretim yapan 359 fırına ceza kesildiğini ve en fazla para cezasının Çubuk’ta fırınlara kesildiğini açıkladı.

En Fazla Para Cezası Çubuk’a Kesildi

5 yıl içerisinde yapılan kontrollerde en fazla para cezası 18 bin 754 TL ile Çubuk'taki fırınlara kesildi. İlçeler arasında en az (4) fırına sahip olan Çubuk’un bu kadar fazla para cezası yemesi çok manidar olsa gerekir. Bu açıklamanın ardından Çubuk’taki fırınların bu kadar fazla cezayı hangi kusurlarından ötürü yedikleri sorusunu sormak gerekir diye düşünüyoruz. 

En fazla idari ceza Keçiören'e

Güler, son 5 yıllık döneme ilişkin kapatılan ve para cezası kesilen fırınların sayısını tek tek açıkladı. En fazla idari para cezasının Keçiören'de kesildiği belirtildi. Bu ilçeyi Polatlı, Kazan, Altındağ ve Mamak'ın takip ettiği de vurgulandı.

YENİÇERİ MECLİSE TAŞIDI

MİLLİYETÇİ Hareket Partisi (MHP) Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri, Ankara'daki ekmek fırınlarını Meclis gündemine taşıdı. Yeniçeri, Başkent'te ekmek ve unlu mamul üretimi yapan işletmelere yönelik denetimlerle ilgili soru önergesi verdi.

5 YILDA 359 FIRINA YAPTIRIM

BU önerge ise fırınlarla ilgili korkunç gerçeği ortaya çıkardı. İçişleri eski Bakanı Muammer Güler önergeyi yanıtlayarak Ankara'da 2008 - 2013 yılları arasında yapılan denetimlerde uygunsuz saptanan 359 fırına ceza verildiğini ifade etti.

İçişleri eski Bakanı Muammer Güler, son 5 Başkent'te uygunsuz üretim yapan 359 fırına ceza verildiğini açıkladı

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri tarafından Meclis gündemine taşınan Başkent'te ki fırınların durumu korkunç gerçeği ortaya çıkardı.

İçişleri eski Bakanı Muammer Güler tarafından yanıtlanan soru önergesinde Ankara'da 2008-2013 arasında yapılan denetimlerde uygunsuz olduğu saplanan 359 firma ceza kesildiği belirlendi.

Yapılan denetimlerin ardından Başkentlilerin sağlığını hiçe sayan, vatandaşın ekmeğiyle oynayan işyerlerine para cezası yağdırıldı. 5 yıl içerisinde yapılan kontrollerde en fazla para cezası 18 bin 754 TL ile Çubuk'taki fırınlara kesildi. Kazan'daki işyerlerine 10 bin 500 TL, Mamak'taki işyerlerine ise 4 bin 70 TL para ceza verildi. Son 5 yıllık dönemde kapatılan ve para cezası kesilen fırınların sayısı ilçe ilçe de açıklandı. Bakan Güler, Ankara'da uygunsuz üretim yapan fırınlar arasında en fazla idari para cezasının kesildiği ilçeyi Keçiören olarak açıkladı. Denetimlerde Keçiören'de 142, Polatlı'da 110, Kazan'da 31, Altındağ'da 23, Mamak'ta 17 fırının takibe takıldığı ortaya çıktı.

 

Sabah Gazetesi

Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

İlahi Adalete Selâm

blank
Avatarı
Aksiyon ER tarafından
11 Aralık, 2025 11:33 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Ülkemizde 27 Mayıs 1960 ihtilâlinden beri, yarım asırlık darbeler tarihine baktığımızda; nereden nereye geldiğimizin sembolik göstergesi bu olayda, ilâhî adaletin tecellisini görürüz. İşin püf noktası şudur; Cenab-ı Hakkın 99 Esma-i Hüsna’sından (güzel isimlerinden) birisi (EL-ADL) ADALETTİR. Allah (c.c.) mutlak Âdildir. Mülkün (Kâinatın)temeli adalettir. Zerreden kürreye kadar tüm varlıklar; çok hassas, milimetrik bir denge üzerinde yaratılmış ve öylece devam etmektedir. Mevsimlerin gelip-gidişi, gündüzün geceyi takip edişi, dünyamızın ve diğer gezegenlerin yörüngesinde bir milim dahi şaşmadan hareket etmeleri, hepsi hassas dengeler üzerinde cereyan eden ilâhi adaletin eseridir. Adaletin olmadığı yerde zulüm ve haksızlık vardır. Denge bozulmuş demektir. Denge bozulunca da ayakta durulamaz, yıkım olur. Bu sebeple, Hz. Peygamberimiz Cuma hutbesinde; ”Şüphesiz Allah adaleti, iyiliği ve yakınlara yardımı emreder. Fuhşu, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. Tutasınız diye size (Allah) öğüt veriyor.” Mealindeki (Nahl 90.) ayeti okuyarak adaletin önemini izah etmiştir. Bu sünnet asırlardır İslam Aleminde her cuma hutbesinde devam etmektedir. Buna istinaden Hz. Peygamberimiz “Mülk küfürle devam edebilir. Ama zulümle asla ayakta kalamaz.” buyurmuştur. Divan edebiyatımızdan şu güzel mısraları günümüz Türkçesiyle veriyorum: Cümle eşya hâlikındır, kul eliyle işlenir, Emr-i Barî olmadıkça sanma ki, bir çöp deprenir. Hak kulundan intikamın, yine kul ile alır, Bilmeyen ilm-i ledünnü anı kul etti sanır. Ne kahrı desti-âdâdan (düşmanlar) ne lütfu âşinadan (dostlar) bil, Umûrun (işlerini) hakka tefviz(havale) et,Cenab-ı Kibriyadan bil. Şimdi yarım asır öncesine 27 mayıs 1960 darbesine bakalım: Demokratik yolla milletin ezici çoğunluğunun oylarıyla seçilmiş Menderes hükümeti, silahlı kuvvetlerce devriliyor, iktidar mensupları Yassı ada’da kurulan sözde Yüksek adalet divanında, ağır hakaretler altında yargılanıyor. Merhum Menderes ve iki bakan idam ediliyor. Genel Kurmay Başkanı Merhum Rüştü Erdelhun paşa idama mahkum ediliyor ve askerlerin hakaretlerine maruz kalıyordu. Daha sonra,12 mart 1971 muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi, uyarı, bildiri ve sair irtica teraneleriyle her 10 yılda bir milletin temsilcileri alaşağı ediliyor, değerleri çiğneniyordu. Müslüman Türk milleti üzülüyor, bunalıyor, ama sabırla vakarını koruyor, sokağa dökülmüyor, işi Allah’a havale ediyordu. En nihayet iktidara yürüyen, Sayın R.Tayyip Erdoğan, ders kitaplarında yer alan bir şiiri okuduğu için hapse atılıyordu. Hatta Başbakan iken partisi kapatılmaya ramak kalmıştı. Asıl görevi vatan savunması olan TSK nin bazı mensupları, hâlâ darbe planları yapıyor. Kaos ve dehşet senaryoları hazırlıyorlardı. İşte bütün bu olup biten haksızlık ve zulümler, naçiz kanaatime göre, gayretullah’a dokundu. Burç döndü, İlâhî adalet tecelli etti. 9 yıl önce hayal bile edemeyeceğimiz demokratik gelişme ve özgürlükler elde edildi. Tarafsız ve âdil yargı işbaşına geldi. Adaletten söz etmişken, İslam adalet sisteminden ve Osmanlı adaletinden birer örnek sunmak istiyorum. Übey-ibni Ka’b adındaki bir sahabi, Halife Hz.Ömer aleyhine bir dâva açar. Hakim Zeyd-ibni Sabit davetiye ile Hz. Ömer’i duruşmaya çağırır. Mahkeme salonuna gelen Hz.Ömer’e hakim tarafından yakınında bir yer gösterilmesi üzerine, Ömer; “Bu ne hal?” der. “Beni davacının yanında değil de kendi yakınında oturtman tarafgirliktir.” Hakim Zeyd’in cevabı şudur: -“Allah’a ve âhiret gününe imanı tam olan bir hakimin taraf tutması imkansızdır. Benim hep uyguladığım usulümdür. Dâvalıyı en yakınıma alarak, ifade verirken, göz ucuyla mimiklerini, vücut dilini ve ruh halini de anlamaya çalışırım.” Hz.Ömer teşekkür eder. Allah’a hamd eder. Osmanlı Devletinin altın yıllarında, Fatih Sultan Mehmet Han devrinde Konyalı bir tüccar, İtalya’dan kumaş ithal etmek ister. Venedik’ten gemiye yüklenen kumaşlar İstanbul’a doğru yola çıkmış, fakat yolda gemi batmıştı. Parasını alamayan Venedikli tüccar, Konya kadısına başvurmuş: -Ben görevimi yaptım. Malları gemiye yükledim. Paramı isterim. Konyalı tüccar ise: -Sipariş ettiğim malları teslim almış değilim. Bedelini ödemem mümkün değildir. Derler… Konya kadısı Hârim efendinin hükmü şudur: “Venedikli tacir siparişi gemiye yüklemiştir. Geminin batması yüce Allah’ın takdiridir. Venedikli davacı malın bedelini alacaktır.” Beklemediği bu adalet karşısında hayran kalan İtalyan tüccar, Hıristiyanlıktan ayrılıp, Kelime-i Şehâdet getirerek Müslüman olur… HÜDÂYA EMANET OLUNUZ…

Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.