Reklam Alanı (Gövde Üst Reklam) Bu alana reklam ver

Esnafa Sınavsız Belge

MÜFİT ONBAŞI tarafından
09 Ağustos, 2011 17:49 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 22.03.2024 12:08
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Esnafa Sınavsız Belge

Çubuk Esnaf ve Sanatlar Odası Başkanı Zengin: "Herhangi Bir Sebeple Ustalık ve Esnaflık Belgesi Alamamış Kapsam Dışı Meslek Dallarında Faaliyet Gösteren Esnaflara Sınavsız Belge Verilecek"dedi. Çubuk Esnaf ve Sanatlar Odası Başkanı Gaffur Zengin, herhangi bir sebeple ustalık ve esnaflık belgesi alamamış kapsam dışı meslek dallarında faaliyet gösteren esnaflara sınavsız belge verileceğini söyledi. Çubuk Esnaf ve Sanatlar Odası Başkanı Gaffur Zengin, herhangi bir sebeple ustalık ve esnaflık belgesi alamamış kapsam dışı meslek dallarında faaliyet gösteren esnaflara sınavsız belge verileceğini söyledi. Zengin, yaptığı açıklamada, ilçede iş yeri sahiplerini veya usta olarak çalışanları ustalık ve esnaflık belgesi almaları hakkında uyararak, belgesi olmayanların en geç 26 Ağustos 2011 tarihine kadar odalarına başvura bileceklerini kaydetti. Zengin, "14 Ocak 2008 tarih ve 26756 sayılı resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Çıraklık Eğitimi uygulaması yapılmayan meslek dallarında mesleki belgelerin verilmesine ilişkin yönetmelik çerçevesinde kapsam dışı meslek dallarında faaliyet gösteren 18 yaşını doldurmuş, en az ilkokul mezunu, 5362 sayılı Kanuna tabi bir iş yeri sahibi olan veya bu iş yerinde fiilen usta olarak çalışanlardan Konfederasyonca belirlenen süre zarfında esnaf odalarına müracaatta bulunmaları halinde doğrudan sınavsız Ustalık veya Esnaflık Belgesi verilecektir. Bu hak Konfederasyonumuzca Mesleki Eğitim Kanunu uygulama kapsamı içinde yer alan 131 meslek dalı dışındakilere bir kereye mahsus olarak tanınmıştır. Hak sahiplerinin mağdur olmamaları için acilen üyesi oldukları esnaf odasına süresi içerisinde yani en geç 30 Ağustos 2011 tarihine kadar mutlaka başvurmaları gerekmektedir" dedi. Belge düzenlenecek kişilerin 5362 sayılı Kanuna tabii bir iş yeri sahibi olduğunu odamızdan ve esnaf ve sanatkar sicili kayıtları ile belirtmesi gerektiğini vurgulayan Zengin, "5362 sayılı kanuna göre esnaf ve sanatkar odaları, üyeleri olan esnaf ve sanatkarlara ve bunların yanlarında çalışanlara hizmet sunmak amacıyla kurulmaktadır. Dolayısıyla odamız üyesi olmayanlara ya da üye esnaf ve sanatkarların yanında çalışmayanlara belge düzenlemeyecektir" diye konuştu. Odaya aidat borcu olan esnafın geçmiş yıllara ait aidatlarını 30 Ağustos 2011 tarihine kadar ödemeleri halinde geçmiş yıllara ait gecikme zamlarının alınmayacağı bilgisini de veren Zengin, 30 Ağustostan sonra odaya borcu olan üyeler hakkında 5362 sayılı meslek kuruluşları kanunu ile 6183 sayılı amme alacakları tahsili kanunu gereği istemeyerek de olsa yasal işlem başlatmak zorunda olduklarını sözlerine ekledi.
Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

İlahi Adalete Selâm

blank
Avatarı
Aksiyon ER tarafından
11 Aralık, 2025 11:33 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Ülkemizde 27 Mayıs 1960 ihtilâlinden beri, yarım asırlık darbeler tarihine baktığımızda; nereden nereye geldiğimizin sembolik göstergesi bu olayda, ilâhî adaletin tecellisini görürüz. İşin püf noktası şudur; Cenab-ı Hakkın 99 Esma-i Hüsna’sından (güzel isimlerinden) birisi (EL-ADL) ADALETTİR. Allah (c.c.) mutlak Âdildir. Mülkün (Kâinatın)temeli adalettir. Zerreden kürreye kadar tüm varlıklar; çok hassas, milimetrik bir denge üzerinde yaratılmış ve öylece devam etmektedir. Mevsimlerin gelip-gidişi, gündüzün geceyi takip edişi, dünyamızın ve diğer gezegenlerin yörüngesinde bir milim dahi şaşmadan hareket etmeleri, hepsi hassas dengeler üzerinde cereyan eden ilâhi adaletin eseridir. Adaletin olmadığı yerde zulüm ve haksızlık vardır. Denge bozulmuş demektir. Denge bozulunca da ayakta durulamaz, yıkım olur. Bu sebeple, Hz. Peygamberimiz Cuma hutbesinde; ”Şüphesiz Allah adaleti, iyiliği ve yakınlara yardımı emreder. Fuhşu, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. Tutasınız diye size (Allah) öğüt veriyor.” Mealindeki (Nahl 90.) ayeti okuyarak adaletin önemini izah etmiştir. Bu sünnet asırlardır İslam Aleminde her cuma hutbesinde devam etmektedir. Buna istinaden Hz. Peygamberimiz “Mülk küfürle devam edebilir. Ama zulümle asla ayakta kalamaz.” buyurmuştur. Divan edebiyatımızdan şu güzel mısraları günümüz Türkçesiyle veriyorum: Cümle eşya hâlikındır, kul eliyle işlenir, Emr-i Barî olmadıkça sanma ki, bir çöp deprenir. Hak kulundan intikamın, yine kul ile alır, Bilmeyen ilm-i ledünnü anı kul etti sanır. Ne kahrı desti-âdâdan (düşmanlar) ne lütfu âşinadan (dostlar) bil, Umûrun (işlerini) hakka tefviz(havale) et,Cenab-ı Kibriyadan bil. Şimdi yarım asır öncesine 27 mayıs 1960 darbesine bakalım: Demokratik yolla milletin ezici çoğunluğunun oylarıyla seçilmiş Menderes hükümeti, silahlı kuvvetlerce devriliyor, iktidar mensupları Yassı ada’da kurulan sözde Yüksek adalet divanında, ağır hakaretler altında yargılanıyor. Merhum Menderes ve iki bakan idam ediliyor. Genel Kurmay Başkanı Merhum Rüştü Erdelhun paşa idama mahkum ediliyor ve askerlerin hakaretlerine maruz kalıyordu. Daha sonra,12 mart 1971 muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi, uyarı, bildiri ve sair irtica teraneleriyle her 10 yılda bir milletin temsilcileri alaşağı ediliyor, değerleri çiğneniyordu. Müslüman Türk milleti üzülüyor, bunalıyor, ama sabırla vakarını koruyor, sokağa dökülmüyor, işi Allah’a havale ediyordu. En nihayet iktidara yürüyen, Sayın R.Tayyip Erdoğan, ders kitaplarında yer alan bir şiiri okuduğu için hapse atılıyordu. Hatta Başbakan iken partisi kapatılmaya ramak kalmıştı. Asıl görevi vatan savunması olan TSK nin bazı mensupları, hâlâ darbe planları yapıyor. Kaos ve dehşet senaryoları hazırlıyorlardı. İşte bütün bu olup biten haksızlık ve zulümler, naçiz kanaatime göre, gayretullah’a dokundu. Burç döndü, İlâhî adalet tecelli etti. 9 yıl önce hayal bile edemeyeceğimiz demokratik gelişme ve özgürlükler elde edildi. Tarafsız ve âdil yargı işbaşına geldi. Adaletten söz etmişken, İslam adalet sisteminden ve Osmanlı adaletinden birer örnek sunmak istiyorum. Übey-ibni Ka’b adındaki bir sahabi, Halife Hz.Ömer aleyhine bir dâva açar. Hakim Zeyd-ibni Sabit davetiye ile Hz. Ömer’i duruşmaya çağırır. Mahkeme salonuna gelen Hz.Ömer’e hakim tarafından yakınında bir yer gösterilmesi üzerine, Ömer; “Bu ne hal?” der. “Beni davacının yanında değil de kendi yakınında oturtman tarafgirliktir.” Hakim Zeyd’in cevabı şudur: -“Allah’a ve âhiret gününe imanı tam olan bir hakimin taraf tutması imkansızdır. Benim hep uyguladığım usulümdür. Dâvalıyı en yakınıma alarak, ifade verirken, göz ucuyla mimiklerini, vücut dilini ve ruh halini de anlamaya çalışırım.” Hz.Ömer teşekkür eder. Allah’a hamd eder. Osmanlı Devletinin altın yıllarında, Fatih Sultan Mehmet Han devrinde Konyalı bir tüccar, İtalya’dan kumaş ithal etmek ister. Venedik’ten gemiye yüklenen kumaşlar İstanbul’a doğru yola çıkmış, fakat yolda gemi batmıştı. Parasını alamayan Venedikli tüccar, Konya kadısına başvurmuş: -Ben görevimi yaptım. Malları gemiye yükledim. Paramı isterim. Konyalı tüccar ise: -Sipariş ettiğim malları teslim almış değilim. Bedelini ödemem mümkün değildir. Derler… Konya kadısı Hârim efendinin hükmü şudur: “Venedikli tacir siparişi gemiye yüklemiştir. Geminin batması yüce Allah’ın takdiridir. Venedikli davacı malın bedelini alacaktır.” Beklemediği bu adalet karşısında hayran kalan İtalyan tüccar, Hıristiyanlıktan ayrılıp, Kelime-i Şehâdet getirerek Müslüman olur… HÜDÂYA EMANET OLUNUZ…

Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.