Reklam Alanı (Gövde Üst Reklam) Bu alana reklam ver

Tarım Bölgesi Çubuk Değerlendirildi

blank
MÜFİT ONBAŞI tarafından
21 Temmuz, 2013 10:48 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 22.03.2024 12:06
Okuma Süresi: 1dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Çubuk’ta 1. Tarımı Değerlendirme Toplantısı yapıldı.

Toplantıya Targel Projesi kapsamında, Ziraat Odası Başkanı Orhan Gülle, Çubuk İlçe Tarım Müdürü Cengiz Akbayrak, Çubuk İlçesi mahalle ve köylerinde görev yapan 12 Ziraat Mühendisi, ilgili köy ve mahalle muhtarları katıldı.

Toplantıda 2013 yılı başından bu yana yürütülen çalışmalar, hizmet sırasında yaşanan aksaklıklar ve çözüm yolları konusunda görüş alışverişinde bulunuldu. Teknik personel görev yerlerinde yaptıkları proje ve çalışmalarını görsel sunumla aktardılar.

Toplantı sonunda, toplantıya katılan muhtarların görüş ve düşünceleri alındı. Bundan sonra yılda 2 defa 6 aylık periyotlar halinde genel değerlendirme toplantısı yapılmasına karar verildi. Yılsonundaki toplantıya üreticiler ve sivil toplum kuruluşlarından da katılımcıların sağlanarak daha geniş kapsamlı yapılması planlandı.

Kaymakam Cemal Şahin, çalışmalarından dolayı teknik personele teşekkürlerini ileterek, ileri ki çalışmalarına yönelik görüş ve önerilerini bildirdi.

2011 yılında Özel İdare tarafından 500 m2 lik 15 adet sebze ve 1000 m2 lik 2 adet çiçek serası, 2012 yılında 500 m2 lik 15 adet sebze serası, 1000 m2 lik 8 adet çiçek serası, 2013 yılında 500 m2 lik 8 adet sebze serasının yapımı tamamlanmışken, 7 adet çiçek serasının yapım ihalesi de yapılmış olup çalışmalar devam etmekte. Böylelikle çiftçinin de taahhütlerinde bulunan seralarla birlikte 96 adet 500 m2 lik çiçek ve sebze seramız tarımsal üretimde bulunacak. Çiçek seraları Güldarpı Mahallesinde yoğunlaşırken, sebze seraları Güldarpı, Taşpınar, Sünlü, Akkuzulu, Aşağı Çavundur, Gökçedere Mahallelerinde bulunmakta.

Toplantıya katılan Ziraat Mühendisleri ve Köyleri

Emrah Kayış                 Akkuzulu

Burak Coşkun               Sığırlıhacı

Funda Cengiz                Demirci, Meşeli, Oymide, Kösrelik, Sarıkoz

Serpil Albayrak             Taşpınar

Yaşar Ciğer                   Gümüşyayla

Öznur Can                     Durhasan, Ovacık, Saraycık, Sarıkoz, Mahmutoğlan

Erdem Açıkgöz              Yiğitli, Kavaklı, Karataş, Özlüce, Eğriekin

Kübra Şenkal Yılmaz      Kızılca

Ayşe Özer                      Güldarpı

Havva Taşkın                  Melikşah

Emine Şibil                      Kışlacık, Kuruçay, Kızılören, Nusratlar, Yaylak, Çatköy

Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

İlahi Adalete Selâm

blank
Avatarı
Aksiyon ER tarafından
11 Aralık, 2025 11:33 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Ülkemizde 27 Mayıs 1960 ihtilâlinden beri, yarım asırlık darbeler tarihine baktığımızda; nereden nereye geldiğimizin sembolik göstergesi bu olayda, ilâhî adaletin tecellisini görürüz. İşin püf noktası şudur; Cenab-ı Hakkın 99 Esma-i Hüsna’sından (güzel isimlerinden) birisi (EL-ADL) ADALETTİR. Allah (c.c.) mutlak Âdildir. Mülkün (Kâinatın)temeli adalettir. Zerreden kürreye kadar tüm varlıklar; çok hassas, milimetrik bir denge üzerinde yaratılmış ve öylece devam etmektedir. Mevsimlerin gelip-gidişi, gündüzün geceyi takip edişi, dünyamızın ve diğer gezegenlerin yörüngesinde bir milim dahi şaşmadan hareket etmeleri, hepsi hassas dengeler üzerinde cereyan eden ilâhi adaletin eseridir. Adaletin olmadığı yerde zulüm ve haksızlık vardır. Denge bozulmuş demektir. Denge bozulunca da ayakta durulamaz, yıkım olur. Bu sebeple, Hz. Peygamberimiz Cuma hutbesinde; ”Şüphesiz Allah adaleti, iyiliği ve yakınlara yardımı emreder. Fuhşu, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. Tutasınız diye size (Allah) öğüt veriyor.” Mealindeki (Nahl 90.) ayeti okuyarak adaletin önemini izah etmiştir. Bu sünnet asırlardır İslam Aleminde her cuma hutbesinde devam etmektedir. Buna istinaden Hz. Peygamberimiz “Mülk küfürle devam edebilir. Ama zulümle asla ayakta kalamaz.” buyurmuştur. Divan edebiyatımızdan şu güzel mısraları günümüz Türkçesiyle veriyorum: Cümle eşya hâlikındır, kul eliyle işlenir, Emr-i Barî olmadıkça sanma ki, bir çöp deprenir. Hak kulundan intikamın, yine kul ile alır, Bilmeyen ilm-i ledünnü anı kul etti sanır. Ne kahrı desti-âdâdan (düşmanlar) ne lütfu âşinadan (dostlar) bil, Umûrun (işlerini) hakka tefviz(havale) et,Cenab-ı Kibriyadan bil. Şimdi yarım asır öncesine 27 mayıs 1960 darbesine bakalım: Demokratik yolla milletin ezici çoğunluğunun oylarıyla seçilmiş Menderes hükümeti, silahlı kuvvetlerce devriliyor, iktidar mensupları Yassı ada’da kurulan sözde Yüksek adalet divanında, ağır hakaretler altında yargılanıyor. Merhum Menderes ve iki bakan idam ediliyor. Genel Kurmay Başkanı Merhum Rüştü Erdelhun paşa idama mahkum ediliyor ve askerlerin hakaretlerine maruz kalıyordu. Daha sonra,12 mart 1971 muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi, uyarı, bildiri ve sair irtica teraneleriyle her 10 yılda bir milletin temsilcileri alaşağı ediliyor, değerleri çiğneniyordu. Müslüman Türk milleti üzülüyor, bunalıyor, ama sabırla vakarını koruyor, sokağa dökülmüyor, işi Allah’a havale ediyordu. En nihayet iktidara yürüyen, Sayın R.Tayyip Erdoğan, ders kitaplarında yer alan bir şiiri okuduğu için hapse atılıyordu. Hatta Başbakan iken partisi kapatılmaya ramak kalmıştı. Asıl görevi vatan savunması olan TSK nin bazı mensupları, hâlâ darbe planları yapıyor. Kaos ve dehşet senaryoları hazırlıyorlardı. İşte bütün bu olup biten haksızlık ve zulümler, naçiz kanaatime göre, gayretullah’a dokundu. Burç döndü, İlâhî adalet tecelli etti. 9 yıl önce hayal bile edemeyeceğimiz demokratik gelişme ve özgürlükler elde edildi. Tarafsız ve âdil yargı işbaşına geldi. Adaletten söz etmişken, İslam adalet sisteminden ve Osmanlı adaletinden birer örnek sunmak istiyorum. Übey-ibni Ka’b adındaki bir sahabi, Halife Hz.Ömer aleyhine bir dâva açar. Hakim Zeyd-ibni Sabit davetiye ile Hz. Ömer’i duruşmaya çağırır. Mahkeme salonuna gelen Hz.Ömer’e hakim tarafından yakınında bir yer gösterilmesi üzerine, Ömer; “Bu ne hal?” der. “Beni davacının yanında değil de kendi yakınında oturtman tarafgirliktir.” Hakim Zeyd’in cevabı şudur: -“Allah’a ve âhiret gününe imanı tam olan bir hakimin taraf tutması imkansızdır. Benim hep uyguladığım usulümdür. Dâvalıyı en yakınıma alarak, ifade verirken, göz ucuyla mimiklerini, vücut dilini ve ruh halini de anlamaya çalışırım.” Hz.Ömer teşekkür eder. Allah’a hamd eder. Osmanlı Devletinin altın yıllarında, Fatih Sultan Mehmet Han devrinde Konyalı bir tüccar, İtalya’dan kumaş ithal etmek ister. Venedik’ten gemiye yüklenen kumaşlar İstanbul’a doğru yola çıkmış, fakat yolda gemi batmıştı. Parasını alamayan Venedikli tüccar, Konya kadısına başvurmuş: -Ben görevimi yaptım. Malları gemiye yükledim. Paramı isterim. Konyalı tüccar ise: -Sipariş ettiğim malları teslim almış değilim. Bedelini ödemem mümkün değildir. Derler… Konya kadısı Hârim efendinin hükmü şudur: “Venedikli tacir siparişi gemiye yüklemiştir. Geminin batması yüce Allah’ın takdiridir. Venedikli davacı malın bedelini alacaktır.” Beklemediği bu adalet karşısında hayran kalan İtalyan tüccar, Hıristiyanlıktan ayrılıp, Kelime-i Şehâdet getirerek Müslüman olur… HÜDÂYA EMANET OLUNUZ…

Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.