Reklam Alanı (Gövde Üst Reklam) Bu alana reklam ver

Kışa girmeden Huzur Evi Faaliyete Geçecek

blank
MÜFİT ONBAŞI tarafından
30 Ekim, 2013 22:01 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 22.03.2024 12:06
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Çubuk’u ziyaret eden Aile ve Sosyal Politikalar Ankara İl Müdürü İdris Yekelek, Çubuk Belediye Başkanı Lokman Özden ile inşaatı tamamlanan Abidin Yılmaz Huzurevi'nde incelemelerde bulundu. Yetkililerden bilgi alan Yekelek, Süleyman Demirel Huzurevi sakinlerinin kışa girmeden Abidin Yılmaz Huzurevi'ne taşınacağını söyledi. 

Çubuk Belediye Başkanı Lokman Özden'i makamında ziyaret eden Aile ve Sosyal Politikalar Ankara İl Müdürü İdris Yekelek, Başkan Özden ile birlikte Yavuz Selim Mahallesi PTT Caddesi üzerindeki inşaatı tamamlanan huzurevinde incelemelerde bulundu.

Huzurevinin konum olarak önemli bir yerde olduğunu söylen Yekelek, Süleyman Demirel Huzurevi için alınan yıkım kararının ardından orada bulunan huzurevi sakinlerinin inşaatı tamamlanan yeni huzurevine aktarılacağını belirterek," Kışa girmeden yıkım kararı alınan Süleyman Demirel Huzurevi'nde bulunan yaşlılarımızı yeni yapılan huzurevine taşıyacağız. Ayrıca huzurevi çalışanlarımızı da mağdur etmeden yeni huzurevinde ve diğer kuruluşlarımızda istihdam edeceğiz" dedi.

Huzurevi ihtiyaçlarının her geçen yıl arttığını vurgulayan Yekelek, "Sayın Başbakanımızın nüfus artışı ile ilgili hassasiyeti bizim huzurevi profilimiz de bariz bir şekilde ortaya çıkmaktadır. 2003 ve 2004 yıllarında genel müdür yardımcılığına atanmıştım. O yıllarda Türkiye genelinde yanılmıyorsam 61 ya da 62 adet huzurevi vardı ve bunların doluluk oranı ise yüzde 60 -70 arasında bulunuyordu. Fakat geçen süre içerisinde huzurevi sayısı ikiye katlandığı gibi büyükşehirlerimizde de huzurevine yatmak isteyenlerden sırada bekleyenler bulunmaktadır. Bu tablo da gösteriyor ki Türkiye'de hızlı bir yaşlanma sürecine girilmiş bulunulmaktadır. Bu da Türkiye'de huzurevi hizmetinin önemli bir ihtiyaç olduğunu göstermektedir" diye konuştu.

Avrupa'nın en büyük huzurevi projesinin Çubuk'a yapılacağın kaydeden Yekelek, "Huzurevi ihtiyaçlarının gününden önce planlanması, programlanması ve çağın şartlarına uygun bir şekilde layıkıyla yerine getirilmesi gerekmektedir. Bunun için de takdir edersiniz ki süre gelen fiziki yapılar bazen bu imkanlar, bu şartlar temin edilemeyebiliyor. Bizler, fiziki anlamda, insan kaynakları anlamında çağın şartlarına göre kendimizi yenilemeliyiz. Bu beyandan hareketle Çubuk'ta yapılacak yeni projenin, önümüzdeki süreçte uzun vadede önemli bir ihtiyacı, çağın şartlarına uygun bir şekilde karşılayacağına inanmaktayız. Huzur Vadisi projesi sadece Türkiye'nin değil Avrupa'nın en büyük projesi olacak. Çubuk Belediyesinin imar konusunda çalışmaları devam ederken, bakanlığımız da projeyi 2014 yatırım planına aldı. Bu anlamda Çubuk Belediyesi'nin desteği ve katkısı bizim için önemlidir. Bugüne kadar bu sağlandı ben teşekkürlerimi, şükranlarımı arz ediyorum"dedi.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Çubuk'ta önemli çalışmaları olduğunu ifade eden Başkan Özden ise, Süleyman Demirel Huzurevi alanını da kapsayacak Huzur Vadisi projesinin hem dünyaya örnek bir proje olacağını hem de ilçeye istihdam konusunda büyük bir katkı sağlayacağını kaydetti.

Proje için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin'e ve ekibine ilçesi adına teşekkür ettiğini söyleyen Başkan Özden,"Arsası hayırsever Abidin Yılmaz tarafından bağışlanan ve temeli ilk olarak 2007 yılında atılan ancak o yıllarda yapılamayan huzurevi, girişimlerimiz sonucunda, İl Özel İdaresi tarafından yapıldı. Ufak tefek eksikleri var, onlar da tamamlandığında inşallah önümüzdeki günlerde açılacak. Süleyman Demirel Huzurevi alanını da kapsayacak geniş bir alanda Huzur Vadisi projesi yapılacak. İçerisinde Termal suyunun da bulunacağı alan için Çevresel Etki Değerlendirme (CED) Raporları alındı. Yer tahsisi yapıldı. Belediye olarak biz bu projenin ilçemizde yapılması için her türlü desteği veriyoruz" diye konuştu.

Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

İlahi Adalete Selâm

blank
Avatarı
Aksiyon ER tarafından
11 Aralık, 2025 11:33 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Ülkemizde 27 Mayıs 1960 ihtilâlinden beri, yarım asırlık darbeler tarihine baktığımızda; nereden nereye geldiğimizin sembolik göstergesi bu olayda, ilâhî adaletin tecellisini görürüz. İşin püf noktası şudur; Cenab-ı Hakkın 99 Esma-i Hüsna’sından (güzel isimlerinden) birisi (EL-ADL) ADALETTİR. Allah (c.c.) mutlak Âdildir. Mülkün (Kâinatın)temeli adalettir. Zerreden kürreye kadar tüm varlıklar; çok hassas, milimetrik bir denge üzerinde yaratılmış ve öylece devam etmektedir. Mevsimlerin gelip-gidişi, gündüzün geceyi takip edişi, dünyamızın ve diğer gezegenlerin yörüngesinde bir milim dahi şaşmadan hareket etmeleri, hepsi hassas dengeler üzerinde cereyan eden ilâhi adaletin eseridir. Adaletin olmadığı yerde zulüm ve haksızlık vardır. Denge bozulmuş demektir. Denge bozulunca da ayakta durulamaz, yıkım olur. Bu sebeple, Hz. Peygamberimiz Cuma hutbesinde; ”Şüphesiz Allah adaleti, iyiliği ve yakınlara yardımı emreder. Fuhşu, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. Tutasınız diye size (Allah) öğüt veriyor.” Mealindeki (Nahl 90.) ayeti okuyarak adaletin önemini izah etmiştir. Bu sünnet asırlardır İslam Aleminde her cuma hutbesinde devam etmektedir. Buna istinaden Hz. Peygamberimiz “Mülk küfürle devam edebilir. Ama zulümle asla ayakta kalamaz.” buyurmuştur. Divan edebiyatımızdan şu güzel mısraları günümüz Türkçesiyle veriyorum: Cümle eşya hâlikındır, kul eliyle işlenir, Emr-i Barî olmadıkça sanma ki, bir çöp deprenir. Hak kulundan intikamın, yine kul ile alır, Bilmeyen ilm-i ledünnü anı kul etti sanır. Ne kahrı desti-âdâdan (düşmanlar) ne lütfu âşinadan (dostlar) bil, Umûrun (işlerini) hakka tefviz(havale) et,Cenab-ı Kibriyadan bil. Şimdi yarım asır öncesine 27 mayıs 1960 darbesine bakalım: Demokratik yolla milletin ezici çoğunluğunun oylarıyla seçilmiş Menderes hükümeti, silahlı kuvvetlerce devriliyor, iktidar mensupları Yassı ada’da kurulan sözde Yüksek adalet divanında, ağır hakaretler altında yargılanıyor. Merhum Menderes ve iki bakan idam ediliyor. Genel Kurmay Başkanı Merhum Rüştü Erdelhun paşa idama mahkum ediliyor ve askerlerin hakaretlerine maruz kalıyordu. Daha sonra,12 mart 1971 muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi, uyarı, bildiri ve sair irtica teraneleriyle her 10 yılda bir milletin temsilcileri alaşağı ediliyor, değerleri çiğneniyordu. Müslüman Türk milleti üzülüyor, bunalıyor, ama sabırla vakarını koruyor, sokağa dökülmüyor, işi Allah’a havale ediyordu. En nihayet iktidara yürüyen, Sayın R.Tayyip Erdoğan, ders kitaplarında yer alan bir şiiri okuduğu için hapse atılıyordu. Hatta Başbakan iken partisi kapatılmaya ramak kalmıştı. Asıl görevi vatan savunması olan TSK nin bazı mensupları, hâlâ darbe planları yapıyor. Kaos ve dehşet senaryoları hazırlıyorlardı. İşte bütün bu olup biten haksızlık ve zulümler, naçiz kanaatime göre, gayretullah’a dokundu. Burç döndü, İlâhî adalet tecelli etti. 9 yıl önce hayal bile edemeyeceğimiz demokratik gelişme ve özgürlükler elde edildi. Tarafsız ve âdil yargı işbaşına geldi. Adaletten söz etmişken, İslam adalet sisteminden ve Osmanlı adaletinden birer örnek sunmak istiyorum. Übey-ibni Ka’b adındaki bir sahabi, Halife Hz.Ömer aleyhine bir dâva açar. Hakim Zeyd-ibni Sabit davetiye ile Hz. Ömer’i duruşmaya çağırır. Mahkeme salonuna gelen Hz.Ömer’e hakim tarafından yakınında bir yer gösterilmesi üzerine, Ömer; “Bu ne hal?” der. “Beni davacının yanında değil de kendi yakınında oturtman tarafgirliktir.” Hakim Zeyd’in cevabı şudur: -“Allah’a ve âhiret gününe imanı tam olan bir hakimin taraf tutması imkansızdır. Benim hep uyguladığım usulümdür. Dâvalıyı en yakınıma alarak, ifade verirken, göz ucuyla mimiklerini, vücut dilini ve ruh halini de anlamaya çalışırım.” Hz.Ömer teşekkür eder. Allah’a hamd eder. Osmanlı Devletinin altın yıllarında, Fatih Sultan Mehmet Han devrinde Konyalı bir tüccar, İtalya’dan kumaş ithal etmek ister. Venedik’ten gemiye yüklenen kumaşlar İstanbul’a doğru yola çıkmış, fakat yolda gemi batmıştı. Parasını alamayan Venedikli tüccar, Konya kadısına başvurmuş: -Ben görevimi yaptım. Malları gemiye yükledim. Paramı isterim. Konyalı tüccar ise: -Sipariş ettiğim malları teslim almış değilim. Bedelini ödemem mümkün değildir. Derler… Konya kadısı Hârim efendinin hükmü şudur: “Venedikli tacir siparişi gemiye yüklemiştir. Geminin batması yüce Allah’ın takdiridir. Venedikli davacı malın bedelini alacaktır.” Beklemediği bu adalet karşısında hayran kalan İtalyan tüccar, Hıristiyanlıktan ayrılıp, Kelime-i Şehâdet getirerek Müslüman olur… HÜDÂYA EMANET OLUNUZ…

Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.