Reklam Alanı (Gövde Üst Reklam) Bu alana reklam ver

MHP İlçe Teşkilatının Açıklaması Gerçekleri Yansıtmıyor

blank
MÜFİT ONBAŞI tarafından
21 Haziran, 2013 12:19 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 22.03.2024 12:06
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Çubuk Belediye Başkanı Lokman Özden, MHP İlçe Teşkilatı tarafından yapılan açıklamanın gerçekleri yansıtmadığı gibi bazıları tarafından ilçede yapılanlara at gözlüğü ile bakıldığının bir göstergesi olduğunu söyleyerek, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi'nin Çubuk'ta kurulacağını belirtti.

Yerel basına MHP İlçe Teşkilatı adına bir açıklama yapan MHP Çubuk İlçe Başkan Yardımcısı Sadık Karabal'ın açıklamasını değerlendiren Çubuk Belediye Başkanı Lokman Özden, yapılan açıklamanın gerçekleri yansıtmadığını söyledi. 2009 yerel seçimlerinden önce ilçe halkına verdiği vaatlerin büyük bir bölümünü yerine getirdiğini söyleyen Özden, bunlardan en önemlilerinden birisinin de Yıldırım Beyazıt Üniversitesi olduğunu vurguladı. Üniversitenin ilçelerine kurulması noktasında Ankara'nın 25 ilçesinin uzun süre adeta birbiriyle yarıştığını anlatan Başkan Özden, "Elhamdülillah bu yarışta, bu mücadelede biz kazandık. Ben buradan üniversitenin ilçemize kurulması noktasında destek olan herkese ayrı ayrı teşekkür ediyorum" dedi.

Açıklamada bulunan Karabal da dahil bazı kişilerin üniversite ile fakülte ve yüksek okulu karıştırdığını kaydeden Başkan Özden, "Yıldırım Beyazıt Üniversitesi, Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın isteği üzerine Ankara'nın 5. devlet üniversitesi olarak 27648 Sayı ve 21 Temmuz 2010 tarihinde TC Resmi Gazete'de yayımlanan karar uyarınca 7 fakülte, 1 yüksekokul ve 4 enstitü ile 1 konservatuar olarak kurulmuştur. Yine bizlerin, bölge milletvekillerimiz, bakanlarımızın ve Başbakanımızın isteği üzerine üniversitenin Çubuk'ta kurulmasına karar verilmiştir. Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Metin Doğan ile birlikte yaptığımız çalışma neticesinde ise kendilerine ilçemizin birçok bölgesinden yer gösterilmiş, ancak gösterilen yerlerin fiziki ve diğer şartları üniversite yerleşkesinin kurulmasına uygun olmadığı için üniversitenin Esenboğa, Yenice, İkipınar ve Dumlupınar mahallelerimizin yakınında bulunan kamuya ait 3 bin dönümlük alan üzerine kurulmasına karar verilmiş ve bu alan yapılan düzenlemelerle üniversiteye tahsis edilmiştir. Belediyemize ait 280 dönümlük alanda üniversitenin kullanımı için Yıldırım Beyazıt Üniversitesi'ne tahsis edildi. Ayrıca bu bölgede yapılan imar planı 19.04.2013 tarih ve 6237 sayılı kararla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından onaylanmıştır. Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından kampus alanına ulaşım yollarının açılması çalışmaları da devam ediyor. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı (TOKİ) tarafından 2013/76742 sayılı alınan ihale kararı ile Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Temel Sağlık Bilimleri ve Laboratuvarları binası inşaatı ile altyapı ve çevre düzenlemesi işi 16.07.2013 tarihinde ihale edilecektir. Bütün bunlar da gösteriyor ki üniversite ile ilgili çalışmalar hızla devam etmektedir" diye konuştu.

"DAVETİMİZE İCABET EDEN TÜM İLÇE HALKIMIZA TEŞEKKÜR"

Çubuk ilçesinin belediye başkanı olarak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı karşılamaya gittiğini ve tüm ilçe halkını bu karşılamaya davet ettiğini söyleyen Özden, davetine icabet eden tüm ilçe halkına teşekkür ettiğini belirterek, şunları söyledi: “Elbette Çubuk Belediye Başkanı olarak dünya lideri ve Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ı karşılamaya gitmek en doğal hakkım. Ayrıca ilçe halkımızı ve bizi sevenleri de ilçe sınırlarımız arasında bulunan Esenboğa Havaalanı'na Başbakanımızı karşılamaya davet etmemizden doğal bir şey olamaz. Halkın seçtiği iktidara ve Sayın Başbakanımıza sahip çıkma duygusu kesinlikle hissi bir yaklaşım değildir. Tamamen inandığım değerlere saygımın ifadesidir. Manipülasyonlarla, ayak oyunları ile iktidarın alaşağı edilmeyeceğini göstermek için oradaydım. Demokrasiye sahip çıkmak, demokrat olmak sizce neden garip karşılandı. İnanın anlamakta zorlanıyorum. Halkımızın seçtiği bir insan olarak 15 yıldır saygıdeğer hemşerilerimin hizmetinde olma onurunu yaşıyorum. Bu makamlar Allah nasip etmesi ile oluyor. Şahsımın, makam uğruna yaptığı bir eylem gibi görünmesi de ayrıca şahsıma yapılabilecek en ucuz bir iftiradır. Ben buradan davetimize icabet eden tüm ilçe halkımıza en kalbi duygularla teşekkür ederim. Bizim tek gayemiz var, o da halka hizmet etmek ve halka hizmet edene en iyi şekilde teşekkür etmektir"diye konuştu.

Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

İlahi Adalete Selâm

blank
Avatarı
Aksiyon ER tarafından
11 Aralık, 2025 11:33 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Ülkemizde 27 Mayıs 1960 ihtilâlinden beri, yarım asırlık darbeler tarihine baktığımızda; nereden nereye geldiğimizin sembolik göstergesi bu olayda, ilâhî adaletin tecellisini görürüz. İşin püf noktası şudur; Cenab-ı Hakkın 99 Esma-i Hüsna’sından (güzel isimlerinden) birisi (EL-ADL) ADALETTİR. Allah (c.c.) mutlak Âdildir. Mülkün (Kâinatın)temeli adalettir. Zerreden kürreye kadar tüm varlıklar; çok hassas, milimetrik bir denge üzerinde yaratılmış ve öylece devam etmektedir. Mevsimlerin gelip-gidişi, gündüzün geceyi takip edişi, dünyamızın ve diğer gezegenlerin yörüngesinde bir milim dahi şaşmadan hareket etmeleri, hepsi hassas dengeler üzerinde cereyan eden ilâhi adaletin eseridir. Adaletin olmadığı yerde zulüm ve haksızlık vardır. Denge bozulmuş demektir. Denge bozulunca da ayakta durulamaz, yıkım olur. Bu sebeple, Hz. Peygamberimiz Cuma hutbesinde; ”Şüphesiz Allah adaleti, iyiliği ve yakınlara yardımı emreder. Fuhşu, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. Tutasınız diye size (Allah) öğüt veriyor.” Mealindeki (Nahl 90.) ayeti okuyarak adaletin önemini izah etmiştir. Bu sünnet asırlardır İslam Aleminde her cuma hutbesinde devam etmektedir. Buna istinaden Hz. Peygamberimiz “Mülk küfürle devam edebilir. Ama zulümle asla ayakta kalamaz.” buyurmuştur. Divan edebiyatımızdan şu güzel mısraları günümüz Türkçesiyle veriyorum: Cümle eşya hâlikındır, kul eliyle işlenir, Emr-i Barî olmadıkça sanma ki, bir çöp deprenir. Hak kulundan intikamın, yine kul ile alır, Bilmeyen ilm-i ledünnü anı kul etti sanır. Ne kahrı desti-âdâdan (düşmanlar) ne lütfu âşinadan (dostlar) bil, Umûrun (işlerini) hakka tefviz(havale) et,Cenab-ı Kibriyadan bil. Şimdi yarım asır öncesine 27 mayıs 1960 darbesine bakalım: Demokratik yolla milletin ezici çoğunluğunun oylarıyla seçilmiş Menderes hükümeti, silahlı kuvvetlerce devriliyor, iktidar mensupları Yassı ada’da kurulan sözde Yüksek adalet divanında, ağır hakaretler altında yargılanıyor. Merhum Menderes ve iki bakan idam ediliyor. Genel Kurmay Başkanı Merhum Rüştü Erdelhun paşa idama mahkum ediliyor ve askerlerin hakaretlerine maruz kalıyordu. Daha sonra,12 mart 1971 muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi, uyarı, bildiri ve sair irtica teraneleriyle her 10 yılda bir milletin temsilcileri alaşağı ediliyor, değerleri çiğneniyordu. Müslüman Türk milleti üzülüyor, bunalıyor, ama sabırla vakarını koruyor, sokağa dökülmüyor, işi Allah’a havale ediyordu. En nihayet iktidara yürüyen, Sayın R.Tayyip Erdoğan, ders kitaplarında yer alan bir şiiri okuduğu için hapse atılıyordu. Hatta Başbakan iken partisi kapatılmaya ramak kalmıştı. Asıl görevi vatan savunması olan TSK nin bazı mensupları, hâlâ darbe planları yapıyor. Kaos ve dehşet senaryoları hazırlıyorlardı. İşte bütün bu olup biten haksızlık ve zulümler, naçiz kanaatime göre, gayretullah’a dokundu. Burç döndü, İlâhî adalet tecelli etti. 9 yıl önce hayal bile edemeyeceğimiz demokratik gelişme ve özgürlükler elde edildi. Tarafsız ve âdil yargı işbaşına geldi. Adaletten söz etmişken, İslam adalet sisteminden ve Osmanlı adaletinden birer örnek sunmak istiyorum. Übey-ibni Ka’b adındaki bir sahabi, Halife Hz.Ömer aleyhine bir dâva açar. Hakim Zeyd-ibni Sabit davetiye ile Hz. Ömer’i duruşmaya çağırır. Mahkeme salonuna gelen Hz.Ömer’e hakim tarafından yakınında bir yer gösterilmesi üzerine, Ömer; “Bu ne hal?” der. “Beni davacının yanında değil de kendi yakınında oturtman tarafgirliktir.” Hakim Zeyd’in cevabı şudur: -“Allah’a ve âhiret gününe imanı tam olan bir hakimin taraf tutması imkansızdır. Benim hep uyguladığım usulümdür. Dâvalıyı en yakınıma alarak, ifade verirken, göz ucuyla mimiklerini, vücut dilini ve ruh halini de anlamaya çalışırım.” Hz.Ömer teşekkür eder. Allah’a hamd eder. Osmanlı Devletinin altın yıllarında, Fatih Sultan Mehmet Han devrinde Konyalı bir tüccar, İtalya’dan kumaş ithal etmek ister. Venedik’ten gemiye yüklenen kumaşlar İstanbul’a doğru yola çıkmış, fakat yolda gemi batmıştı. Parasını alamayan Venedikli tüccar, Konya kadısına başvurmuş: -Ben görevimi yaptım. Malları gemiye yükledim. Paramı isterim. Konyalı tüccar ise: -Sipariş ettiğim malları teslim almış değilim. Bedelini ödemem mümkün değildir. Derler… Konya kadısı Hârim efendinin hükmü şudur: “Venedikli tacir siparişi gemiye yüklemiştir. Geminin batması yüce Allah’ın takdiridir. Venedikli davacı malın bedelini alacaktır.” Beklemediği bu adalet karşısında hayran kalan İtalyan tüccar, Hıristiyanlıktan ayrılıp, Kelime-i Şehâdet getirerek Müslüman olur… HÜDÂYA EMANET OLUNUZ…

Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.