Reklam Alanı (Gövde Üst Reklam) Bu alana reklam ver

Türk Helikopteri “ATAK” Nisan’da Görevde

MÜFİT ONBAŞI tarafından
29 Ocak, 2012 10:09 tarihinde yayınlandı /Güncelleme: 22.03.2024 12:07
Okuma Süresi: 2dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Türk Helikopteri “ATAK" Nisan'da Görevde Murad Bayar, Türk ve İtalyan firmalarının ortak üretimi olan ATAK taarruz helikopterinin ilk teslimatının Nisan'da gerçekleşeceğini söyledi. İtalya ile Türkiye arasındaki savunma sanayi günleri organizasyonu için Roma'ya gelen Savunma Sanayi Müsteşarı Bayar, ATAK helikopterinde gelinen son aşamaya ilişkin açıklamalarda bulundu. "Türkiye ile İtalya arasında daha büyük resme baktığımızda, özellikle son 10 yılda başlayan önemli projelerimiz var. Bu fırsatla onu da gözden geçirdik İtalyan Savunma Bakanlığındaki muhataplarımızla" diyen Bayar, İtalya'ya yaptıkları bu ziyarette ATAK'ın da gündemde olduğunu bildirdi. Müsteşar Bayar, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) taarruz helikopteri açığını gidermek amacıyla Türk Havacılık ve Uzay Sanayi A.Ş (TUSAŞ/TAI) ile İtalyan Agusta Westland firmasıyla ortaklaşa üretilmekte olan ATAK (T129) helikopterinin projesinde iki şekilde teslimat olacağını, bunlardan ilkinin bu yılın Nisan ayında gerçekleşeceğini ifade etti. "Türkiye'de taarruz helikopteri üretimi yapıyoruz. Bir İtalyan platformunun üzerinde, Türk sistemlerini, silahlarını kullanarak, ATAK helikopterini yapıyoruz. Bu sene onun ilk teslimatını kısmetse yapacağız. Şu anda hem uçuş hem atış testleri yapılıyor" diyen Bayar, bu testlerin hem Türkiye'de hem İtalya'da devam ettiğini belirterek, "TAI'de ikinci prototipin imalatı yapıldı. Hedefimiz Nisan ayı içerisinde ilk teslimatı yapmak" ifadelerini kullandı. ''2013'ten itibaren 51 yeni ATAK Daha Yapılacak" ATAK helikopteri projesinde yer alan iki parti teslimatının ilkinde 9 helikopterin bu seneden itibaren envantere alınmaya başlayacağını dile getiren Savunma Sanayi Müsteşarı, "Bunların teslimatı, önümüzdeki yıl ortasına kadar devam edecek. Bu yıl içinde 4 tanesi, geri kalanları da önümüzdeki sene. Ondan sonra da asıl 51 helikopterlik program başlayacak. O da 2013 ortasında başlayarak, 5 sene de o devam edecek. Bu yıl önemli bir yıl bizim için. İlk teslimatı yapacağız. İlk helikopterleri alacağız" dedi. ''2013'ten Sonrakiler Tam Teçhizatlı Olacak" Müsteşar Bayar, bu yıl Nisan'da başlaması öngörülen teslimatta bir takım teçhizatların azaltıldığını bildirerek, "Yani, ilk aşamada ihtiyaç olmayacak; örneğin bugün bir anti-tank silahına ihtiyacımız yok. Temmuz 2013'den itibaren o da olacak. Veya bugün bir hava-hava füzesine de ihtiyacımız yok. Ama roketleri, mermi atabilen helikopterlerin teslimatına başlıyoruz. Dolayısıyla bu 9 tane helikopter, daha erken teslim edilenler, biraz daha indirgenmiş konfigürasyonda bir helikopter. Temmuz 2013'den sonra da tam konfigürasyonda devam edeceğiz" şeklinde konuştu. Bu helikopterlerin TSK'nın işine yarayacağını dile getiren Bayar, "Bu önemli bir kabiliyet olacak. Teknolojik olarak bugün dünyanın en iyi helikopterlerinden biri" dedi. Taarruz helikopterinin tek üretim hattını Türkiye'de kurduklarını aktaran Murad Bayar, ATAK'a başka ülkelerden sipariş gelmesi durumunda Türkiye'den teslim edileceğini söyledi. Bayar, şu andaki somut olan tek şeyin, ATAK'ın Güney Kore'de açılan bir ihaleye katılan 4 tekliften biri olduğuna dikkati çekerek, sözlerini şöyle sürdürdü: "İkisi Amerikan firması, biri eurocopter Avrupa'dan bir de TAI'yi davet etti. TAI, Augusta ile işbirliği içerisinde teklifini verdi. Dolayısıyla bugün ATAK helikopteri ihaleye katılan 4 helikopterden biri. O yarışmada, sergileyeceği performansa göre, rekabet içerisinde kendi performansını gösterecek... ATAK helikopteri, İtalya ile kurduğumuz önemli bir işbirliği alanı oldu." "TSK'nın İhtiyaçlarına En İyi Şekilde Cevap Verecek" Müsteşar Bayar, ATAK taarruz helikopteri üzerindeki Türk ve İtalyan özelliklerini şu şekilde anlattı: "Helikopterin üzerinde çok ciddi Türk teknolojisi de konuldu. Üretimde, TAI görev alarak onu ciddi maliyeti etkin bir ürün haline getirdi. Tabi İtalyanların, hava aracı tarafında, helikopter teknolojisinde, ciddi bir birikimleri var. Augusta bugün dünyanın en büyük helikopter şirketlerinden biri. Burada biz, ortaya iyi bir ürün çıktığını düşünüyoruz. Bu ürünün, TSK'nın ihtiyaçlarına en iyi şekilde cevap verecek ve aynı zamanda, uluslararası pazarda da rekabet avantajı olacak bir ürün olduğunu düşünüyoruz. Buna benzer örnekleri, iki sanayinin güçlü taraflarını bir araya getirerek, bulmak istiyoruz. Bu çalışmamızın amacı buydu"diye konuştu.trt

Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.

İlahi Adalete Selâm

blank
Avatarı
Aksiyon ER tarafından
11 Aralık, 2025 11:33 tarihinde yayınlandı
Okuma Süresi: 3dk
Yorum Sayısı: 0
Reklam Alanı (İçerik Öncesi) Bu alana reklam ver

Ülkemizde 27 Mayıs 1960 ihtilâlinden beri, yarım asırlık darbeler tarihine baktığımızda; nereden nereye geldiğimizin sembolik göstergesi bu olayda, ilâhî adaletin tecellisini görürüz. İşin püf noktası şudur; Cenab-ı Hakkın 99 Esma-i Hüsna’sından (güzel isimlerinden) birisi (EL-ADL) ADALETTİR. Allah (c.c.) mutlak Âdildir. Mülkün (Kâinatın)temeli adalettir. Zerreden kürreye kadar tüm varlıklar; çok hassas, milimetrik bir denge üzerinde yaratılmış ve öylece devam etmektedir. Mevsimlerin gelip-gidişi, gündüzün geceyi takip edişi, dünyamızın ve diğer gezegenlerin yörüngesinde bir milim dahi şaşmadan hareket etmeleri, hepsi hassas dengeler üzerinde cereyan eden ilâhi adaletin eseridir. Adaletin olmadığı yerde zulüm ve haksızlık vardır. Denge bozulmuş demektir. Denge bozulunca da ayakta durulamaz, yıkım olur. Bu sebeple, Hz. Peygamberimiz Cuma hutbesinde; ”Şüphesiz Allah adaleti, iyiliği ve yakınlara yardımı emreder. Fuhşu, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. Tutasınız diye size (Allah) öğüt veriyor.” Mealindeki (Nahl 90.) ayeti okuyarak adaletin önemini izah etmiştir. Bu sünnet asırlardır İslam Aleminde her cuma hutbesinde devam etmektedir. Buna istinaden Hz. Peygamberimiz “Mülk küfürle devam edebilir. Ama zulümle asla ayakta kalamaz.” buyurmuştur. Divan edebiyatımızdan şu güzel mısraları günümüz Türkçesiyle veriyorum: Cümle eşya hâlikındır, kul eliyle işlenir, Emr-i Barî olmadıkça sanma ki, bir çöp deprenir. Hak kulundan intikamın, yine kul ile alır, Bilmeyen ilm-i ledünnü anı kul etti sanır. Ne kahrı desti-âdâdan (düşmanlar) ne lütfu âşinadan (dostlar) bil, Umûrun (işlerini) hakka tefviz(havale) et,Cenab-ı Kibriyadan bil. Şimdi yarım asır öncesine 27 mayıs 1960 darbesine bakalım: Demokratik yolla milletin ezici çoğunluğunun oylarıyla seçilmiş Menderes hükümeti, silahlı kuvvetlerce devriliyor, iktidar mensupları Yassı ada’da kurulan sözde Yüksek adalet divanında, ağır hakaretler altında yargılanıyor. Merhum Menderes ve iki bakan idam ediliyor. Genel Kurmay Başkanı Merhum Rüştü Erdelhun paşa idama mahkum ediliyor ve askerlerin hakaretlerine maruz kalıyordu. Daha sonra,12 mart 1971 muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi, uyarı, bildiri ve sair irtica teraneleriyle her 10 yılda bir milletin temsilcileri alaşağı ediliyor, değerleri çiğneniyordu. Müslüman Türk milleti üzülüyor, bunalıyor, ama sabırla vakarını koruyor, sokağa dökülmüyor, işi Allah’a havale ediyordu. En nihayet iktidara yürüyen, Sayın R.Tayyip Erdoğan, ders kitaplarında yer alan bir şiiri okuduğu için hapse atılıyordu. Hatta Başbakan iken partisi kapatılmaya ramak kalmıştı. Asıl görevi vatan savunması olan TSK nin bazı mensupları, hâlâ darbe planları yapıyor. Kaos ve dehşet senaryoları hazırlıyorlardı. İşte bütün bu olup biten haksızlık ve zulümler, naçiz kanaatime göre, gayretullah’a dokundu. Burç döndü, İlâhî adalet tecelli etti. 9 yıl önce hayal bile edemeyeceğimiz demokratik gelişme ve özgürlükler elde edildi. Tarafsız ve âdil yargı işbaşına geldi. Adaletten söz etmişken, İslam adalet sisteminden ve Osmanlı adaletinden birer örnek sunmak istiyorum. Übey-ibni Ka’b adındaki bir sahabi, Halife Hz.Ömer aleyhine bir dâva açar. Hakim Zeyd-ibni Sabit davetiye ile Hz. Ömer’i duruşmaya çağırır. Mahkeme salonuna gelen Hz.Ömer’e hakim tarafından yakınında bir yer gösterilmesi üzerine, Ömer; “Bu ne hal?” der. “Beni davacının yanında değil de kendi yakınında oturtman tarafgirliktir.” Hakim Zeyd’in cevabı şudur: -“Allah’a ve âhiret gününe imanı tam olan bir hakimin taraf tutması imkansızdır. Benim hep uyguladığım usulümdür. Dâvalıyı en yakınıma alarak, ifade verirken, göz ucuyla mimiklerini, vücut dilini ve ruh halini de anlamaya çalışırım.” Hz.Ömer teşekkür eder. Allah’a hamd eder. Osmanlı Devletinin altın yıllarında, Fatih Sultan Mehmet Han devrinde Konyalı bir tüccar, İtalya’dan kumaş ithal etmek ister. Venedik’ten gemiye yüklenen kumaşlar İstanbul’a doğru yola çıkmış, fakat yolda gemi batmıştı. Parasını alamayan Venedikli tüccar, Konya kadısına başvurmuş: -Ben görevimi yaptım. Malları gemiye yükledim. Paramı isterim. Konyalı tüccar ise: -Sipariş ettiğim malları teslim almış değilim. Bedelini ödemem mümkün değildir. Derler… Konya kadısı Hârim efendinin hükmü şudur: “Venedikli tacir siparişi gemiye yüklemiştir. Geminin batması yüce Allah’ın takdiridir. Venedikli davacı malın bedelini alacaktır.” Beklemediği bu adalet karşısında hayran kalan İtalyan tüccar, Hıristiyanlıktan ayrılıp, Kelime-i Şehâdet getirerek Müslüman olur… HÜDÂYA EMANET OLUNUZ…

Reklam Alanı (İçerik Sonrası) Bu alana reklam ver

Yorum Yaz

Gönderdiğiniz yorum moderasyon ekibi tarafından incelendikten sonra yayınlanacaktır.